26 Şubat 2012 Pazar

Direniş Öyküleri

© Zülal Kalkandelen / Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi / 26 Şubat 2012

Yaşadığınız dünyayı nasıl değiştireceksiniz?

Bu soruyu size sorsam yanıtınız ne olur? “Gücüm yetmez ki buna...” ya da “Umurumda değil” mi? dersiniz, yoksa yanıtı bilmediğinizi itiraf mı edersiniz?

Dünyayı kökten değiştirmek belki bir ütopya ama insanın içinde yaşadığı toplumdaki haksızlıklar ve zulüm karşısında güdülenmeyi reddedip, yapabileceği bir şeyler olmalı. Sosyoloji Profesörü John Holloway’in dediği gibi, iktidar olmadan dünyayı değiştirmek olanaklı olmalı. Bireyin tek başına çıkardığı ses duyulmuyorsa, aynı düşünceleri paylaştığı insanlarla bir araya gelip, çıkan sesi güçlendirmeli.

Yukarıdaki satırlarımı okuyan bir kişi benimle hemfikir olabilir ama zalimlerle, düzenbazlarla mücadele için harekete geçer mi?

Ben her zaman yazıyı düşünceyi aktarmanın en etkili yolu olarak gördüm; yazının görsel imajlardan daha güçlü olduğunu savundum. Fakat bazen bu konuda kendi kendimle tartışmaya girdiğim durumlar oluyor.

Geçen hafta !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Fimler Festivali’nde izlediğim bir belgesel, yine aynı tartışmayı yaşattı bana. Danimarkalı yönetmenler Ralph Christensen ve Malene Nielsen’in “Pockets of Resistance” (Direniş Öyküleri) adlı filmi, yazının girişinde aktarmaya çalıştığım düşünceleri çok etkileyici örneklerle sinema dilinde anlatıyor.

Filmin girişinde, sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleştiren bir grupta yer alan direnişçi, arkadaşlarına şöyle diyor: “Kuşların sürü olarak zekası, tek bir kuşun zekasından daha etkili ve sürü olarak tepki süreleri çok daha hızlı.

Ben de buna bir başka belgeselden öğrendiğim bilgiyi ekleyebilirim. Küçük balıklar büyüklere yem olmamak için, bir araya gelir ve binlercesi kocaman tek bir balık şeklini alır. Balina ile karşılaştıklarında hepsi birbiriyle uyumlu hareket ederek, adeta tek bir balık yüzüyormuş izlenimini yaratırlar ve böylece av olma riskini atlatmaya çalışırlar.

“Pockets of Resistance” da, kuşlar ve balıklar gibi, beliren tehlikeye karşı şiddet kullanmadan kukla olmayı reddedenlerin öyküsünü belgeliyor. Danimarka’da küresel ısınmaya karşı iktidardakileri uyarmak için bisikletli eylemler düzenleyen COP 15, Kahire’de baskıcı politikalara karşı sokakta şarkı söyleyerek insanları uyaran genç müzisyenler, Nepal’de zengin evlerinde köle olarak çalıştırılan kadınların dramını halka anlatan sokak tiyatrocuları, Bolivya’da kadın haklarını savunmak için sokaklarda graffiti eylemi başlatarak, çarpıcı yazılarla konuyu gündemde tutan kadınlar, bu öykülerin kahramanları...

Bu grupların uyguladıkları yöntemleri ayrıntısıyla yazmayacağım ama özellikle Nepal’deki Bhimsanti Theatre Group’un gösterilerinden etkilendiğimi söylemek isterim. Zengin evlerinde köle olarak çalıştırılan Pahari Chaudhari, filmin bir yerinde yanında annesi ve babasıyla oturmuş, köle olduğu dönemde dövüldüğünü, sürekli aşağılandığını ve hiç dinlenmeden çalıştırıldığını söylüyor. Annesinin gözlerinden yaşlar sicim gibi inerken, babası “Onu okutmak istedik ama paramız yoktu” diyor... Bir başka sahnede Pahari’nin kendi yaşadıklarını anlatan interaktif bir sokak tiyatrosunda rol alırken her şeyi yeniden yaşadığına tanık oluyoruz.

“Pockets of Resistance”, İstanbul’da bu akşam son kez gösterilecek ama gelecek ay festival Ankara ve İzmir’i ziyaret ettiğinde izleme fırsatı olabilir.

Tehlikelerden kaçınmaya devam edebileceğimiz bir durumda değiliz artık. Dünya güvenli olmaktan çıktı. Tehlikelerden kaçınmaya çalışırsak ehlileştirileceğiz” diyenler kaçırmasın bu belgeseli.

1 yorum:

Ahmet Dizioğlu dedi ki...

Beni bu konuda filozof Emmanuel Levinas hep etkilemiştir, insan olarak her insandan sonsuz bir şekilde sorumlu olduğumuzu söyler. Her zulme uğrayan, her aç kalan her yoksul, her acı çeken insandan sorumluyuz ve bu sorumluluk hiç bir şekilde bitmiyor. Geçmişte olan ve gelecekte olacak tüm soykırım ve zulümlerdende sorumluyuz. Hatta bu fikri geliştirip insanın her canlıdan, sorumlu olması şeklindede yorumluyabiliriz. Öyle dinler gibi insanı uyduruktan iyi yapmıyor, tam ayakları yere basan bir felsefe.