David Harvey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
David Harvey etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2012 Pazar

Kentsel Devrim ve David Harvey

© Zülal Kalkandelen / Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi / 6 Mayıs 2012

Geçen ay New York’ta bir arkadaşımla Occupy Wall Street (OWS) hareketi hakkında konuşurken iki farklı görüşü savunuyorduk.

O diyordu ki; “Bu, sola temel yaratacak bir işçi örgütlenmesinden yoksun lümpen bir harekettir. Dolayısıyla bu aşamada geleceğe dönük bir etki yaratması zor. Ayrıca bu haliyle tıkaç görevi görerek bir anlamda sistemin sürmesine neden oluyor.

Ben ise, bu görüşe karşı çıkarak, OWS’nin etkisinin bir anda değil, zaman içinde daha net ortaya çıkacağını ve New York’tan başlayıp tüm dünyaya yayılan bu hareketin kentlerde yaşayan geniş kalabalıkları işin içine katması açısından önemli olduğunu söylüyordum.

***

Arkadaşımla sonunda anlaşamadık ama keyifli bir tartışmaydı. Konuştuklarımızı yeniden hatırlamama City University of New York (CUNY) antropoloji profesörlerinden, sosyal teorisyen David Harvey’in Salon.com’a verdiği röportaj neden oldu.

Prof. Harvey, “Rebel Cities: From the Right to the City to the Urban Revolution” adlı yeni kitabında, serbest pazar politikalarının, düşük gelirli toplum kesimlerinin kamusal alandaki yerini daraltarak kent hayatında nasıl bir sarsıntı yarattığını ortaya koyuyor.

Bu konuya eğilirken, 1871 Paris Komünü’nün bugünkü hareket için önemine de değiniyor. OWS’yi örgütlü çalışanların öncülüğünde gerçekleştirilmediği, “precariat” (yani serbest çalışan ve herhangi bir sendikaya bağlı olmayanlar) denilen gruba dayanarak meydana geldiği için umutsuz görenlere de karşı çıkıyor. Bugüne kadar hep sendikalara ve işçilere odaklanan solun, kent hayatını şekillendiren üretici, yaratıcı kesimi ihmal ettiğinin altını çiziyor.

Paris Komünü’nü gerçekleştirenler de fabrika işçisi değil, sanat emekçileriydi. 1960’ların ve 70’lerin endüstri toplumundan bugüne birçok fabrikanın, iş kolunun artık yok olduğunu hesaba katarsak, solun bugünkü temel dayanağı nerede?

Harvey’in buna yanıtı şu: “Kent hayatını yaşatarak dönüştüren bütün üretici kesimler.” Bu kesim sürekli bir yerden diğerine hareket ettiğinden, kolaylıkla örgütlenebilen bir grup değil ama potansiyel politik güçleri çok önemli.

Bu durumda, yazının başına dönersek, arkadaşıma karşı savunduğum görüşler, Prof. Harvey’inkiyle örtüşüyor. OWS’nin temelinde yer alan insanlar, “işçi örgütlenmesinden yoksun” olsa da, işe yaramaz bir lümpen takımı değildir.

***

Konunun en önemli yanlarından birisi de, bundan sonra ne olacağı...

Zengin kesim kendi çıkarları doğrultusunda kentleri organize ederken yoksulların bu dönüşümde hiçbir söz hakkı yok. Giderek artan ekonomik ve sosyal eşitsizliğe karşın neden Amerika’da ve dünyanın diğer bölgelerinde daha fazla eylem olmuyor?

Harvey’in buna verdiği yanıt ilginç. Polisi emri altına alan çok büyük bir parasal güç var ve şu anda dünyada 11 Eylül sonrasında, herhangi bir bölgede yaşanan kargaşanın derhal terör hareketi olarak değerlendirilmesi söz konusu.

Öyleyse yakın gelecek hakkında umut var mı?

Harvey, umutsuz değil. Nedenini açıklarken 1930’larda yaşananlarla paralellik kuruyor: “1929 Dünya Ekonomik Bunalımı olduğunda gerçek protestolar 1933 yılına kadar gerçekleşmedi; ancak o tarihten sonra büyük eylemler görmeye başladık. Durgunluk, depresyon, ne derseniz deyin, bu henüz bitmedi. İşsizlik hâlâ çok büyük oranlarda, insanlar evlerini kaybetmeye devam ediyor ve bunun geçici değil, kalıcı bir durum olduğunun farkına varıyorlar. Bu noktadan itibaren büyük çaplı bir karışıklığın doğması muhtemeldir. 1987’deki gibi bir çöküntü yaşayıp, birkaç yıl sonra ayağa kalkabileceğimiz bir durum değil bugünkü.

Yaşadığımız günler, önemli bir sürecin parçası.

7 Kasım 2010 Pazar

Sol, solu tartışırken...

© Zülal Kalkandelen/ DÜNYALI YAZILAR
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 7 Kasım 2010

10 Ekim tarihinde bu köşede “Başka bir komünizm mümkün!” başlıklı bir yazı yazmıştım. Prof. David Harvey’in yeni kitabı “The Enigma of Capital”da savunduğu görüşlerden söz eden bu yazıma çok sayıda okurdan yanıt geldi.

Bunlardan bazıları, sosyalistlerin ve komünistlerin, 1990’larda yaşanan travmadan sonra, yeni bir yol çizmeye hâlâ ne kadar ihtiyaç duyduğunun kanıtı gibiydi. Örneğin yazar Tuncer Cücenoğlu, yazım için “Böyle bir yazı ve yorumu bekliyordum yıllardır köşe yazarlarımızdan” diyordu.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, bütün fatura komünizme kesildi. Bu sistemin artık tarihin karanlık dehlizlerine gömüldüğü söylendi. Gerçekten öyle miydi? Harvey, “başka bir komünizm” ifadesiyle ne demek istiyordu?

10 Ekim’deki yazımı şöyle bitirmiştim: “Başka bir düzen kurulabilir. Ama bu asla Sovyetler Birliği’nde örneği görülen türden baskıcı bir rejim değildir; hümanizm yönü öne çıkan, paylaşımcı, sömürüye karşı duran bir düzendir. Harvey’in dediği gibi başka bir komünizm mümkündür.”

Yazar Esat Yavuztürk buna karşı çıkıyor ve diyor ki: “Komünizmin özü, hümanizm, hakça bölüşümdür. Sovyetler bunu baskı ile kabul ettirmeye çalıştı ama geri tepti. Unutmayalım; zorla güzellik olmaz! Hakiki komünizm için insanın hümanist fikri benimsemesi gerekir. Kasıt buysa, ‘başka komünizm’ demek bence yanlış olur. ‘Komünizm, insanların olgunlaşması ile gelebilir’ denirse daha doğru olur.

Prof. Harvey, Amerika’da komünizmden öcü gibi korkan bir halka bu sistemle ilgili gerçekleri anlatmaya çalışıyor. Terminolojiye takılmamak gerektiğini de o nedenle özellikle belirtiyor. Aslında dikkat çektiği nokta aynıdır; insanı ön plana alan, hümanist bir sistem olmalı diyor.

***

Nasıl kurulacak bu sistem? Küreselleşmenin ezip geçtiği halklar sömürüden nasıl kurtulacak?

Bu konuda hukukçu Mehmet Cerit’in önerileri var. Türkiye için yazdığı “Demokratik Toplumcu Denge Programı” önerisinde bunları ayrıntısıyla anlatıyor. Üretim araçlarının ağırlıklı kesiminin az sayıdaki kişilerin elinde toplanmış olmasının sömürüye neden olduğunu söylüyor. Bu sömürme gücünü zararsız hale getirmek için önerdiği üç temel yol var:

1-Kapitalist sermayeye peşkeş çekilen KİT’lerin yeniden oluşturulması

2-Sermayesi bireylere ait Ulusal Halk Anonim Ortaklıkları kurulması

3-Emperyalizmin uluslararası boyutunu engellemek için “Antiemperyalist Devletler Topluluğu” kurulması.


***

Peki uluslararası alanda böyle bir birlik kurulması fikri yeni midir?

Bunun yanıtını Dr. Nejat Tarakçı mesajında şöyle veriyor:

Harvey, aslında Atatürk’ün 1923’lerde önerdiği hümanist bir dünya ekonomik sistemini öneriyor. Atatürk, 1920’de, ‘Milletler işgal ettikleri arazinin gerçek sahibi olmakla beraber beşeriyetin vekilleri olarak da o arazide bulunurlar. O arazinin servet ve kaynaklarından kendileri istifade eder ve dolayısıyla bütün beşeriyeti istifade ettirmekle yükümlüdürler’ demiştir.”

Bugün petrol ve doğal kaynaklar yüzünden yaşanan utanç verici savaşları düşününce nasıl da tokat gibi çarpıyor bu sözler insanın yüzüne...

Okuyuculardan gelen bu değerli katkıların ışığında son söz olarak şunları söylemek isterim: Solun önceliği insandır. Sovyetler örneği, ne yazık ki Marx ve Engels’in çizdiği çerçevenin dışına çıkmış, baskı kurmuş ve başarısız olmuştur. İkincisi, sol mutlaka emperyalizm karşıtıdır.

Komünizm gerçek anlamıyla uygulanmamış olduğundan ölmüş değildir. “Küreselleşme uyumlu liberal sol” karşısında teslimiyete yer yoktur.

Bunca insanı ezip geçen bir sistem sermaye gücüyle egemen olduysa, etkin bir gerçek sol örgütlenme halkın gücünü şaha kaldıramaz mı?

-

10 Ekim 2010 Pazar

"Başka Bir Komünizm Mümkün!"

© Zülal Kalkandelen/ DÜNYALI YAZILAR
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 10 Ekim 2010

Başlıktaki ifade, City University of New York’tan (CUNY) Prof. David Harvey’e ait. Antropoloji ve coğrafya alanlarında uzmanlaşmış bir sosyal teorisyen Harvey. Kapitalizm, neoliberalizm, postmodernizm, kent ve sosyal adalet konularına Marksist açıdan yaklaşan saygın bir bilim insanı.

Geçen hafta yeni çıkan kitabı "The Enigma of Capital"in New York’taki tanıtım toplantısında başlıktaki sözü tekrarlarken, kitabındaki şu satırları dile getirerek katılımcılara sordu:

Eğer 1990’ların sonundaki alternatif küreselleşme hareketi ‘Başka bir dünya mümkündür’ şeklinde bir bildirimde bulunduysa, o zaman neden ‘Başka bir komünizm mümkündür’ de denilemesin?

Harvey’in bunu dayandırdığı görüşün hareket noktası şu: Günümüzde komünistlerin, Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’da ortaya koyduğu çerçevede partileri yok. Var olanlar, her zaman ve her yerde, kapitalizmin sınırlarının ve yıkıcı etkisinin farkında olan bir grup olarak ortaya çıkıyor ve bu sistemin önerdiğinden farklı bir gelecek yaratmak için aralıksız çalışıyor. Geleneksel komünizm unutulmuş olsa da, bugün aramızda milyonlarca gerçek komünist yaşıyor. Ve bunlar, düşünceleri doğrultusunda çalışmalar yapmaya istekli. Eğer bir değişim başarılacaksa, “Başka bir komünizm mümkündür” denilmelidir. Çünkü kapitalizmin bugünkü durumu bunu gerektiriyor.

Harvey’in 2010 yılında New York’ta bunları söylemesi, elbette tesadüf değil. Amerika’nın tüm dünyayı sürüklediği küresel krizi en iyi analiz edenlerden birisi kendisi. Bu ülkede demokrasi diye yutturulmaya çalışılan sistemin aslında nasıl büyük bir aldatmaca olduğunun da farkında...

Bu nedenle de, Amerika’da gerçekte tek partili bir düzenin olduğunu söylüyor. Harvey’in “Party of Wall Street” dediği, aslında hem Cumhuriyetçi Parti’yi hem Demokratik Parti’yi kapsayan, sermayenin çıkarını gözeten büyük güçtür.

Öyleyse neden antikapitalistler bu güce karşı bir araya gelmesin? “Komünist” sözcüğünün Avrupa’dan farklı olarak Amerika’da nasıl olumsuz bir algılamaya yol açtığının da bilincinde Harvey.

Ama bir hareket yaratılacaksa, ismin çok önemli olmadığını, haksızlıklara karşı öfke duyanların “Party of Indignation” adı altında birleşebileceğini söylüyor.

***

Tüm dünyada yaşanan son ekonomik kriz, kapitalizmin vahşetine bir kez daha tanık etti insanlığı. Prof. Harvey’in kitabında anlattıkları ise, kapitalizmin bir sistem olarak bütün hatalarını çok iyi ortaya seriyor.

Kitabın ayrıntılarına girmek bu yazıda olanaklı değil. Ancak şunu söylemek gerekir ki, çok yalın ve anlaşılır bir dille yazılmış. Hatta kendisinin söylediğine göre, “Okuduğum ilk dipnotsuz akademik kitap!” diyerek bunu sevinçle karşılayanlar çokmuş.

Harvey’in isteği, kapitalizm gibi emeği sömüren bir sistem yerine sosyalist çözümleri hayata geçirmek ve bunu yapabilmek için de bugünkü durum hakkında halkı aydınlatmak. Kitabı bu amaçla yazdığını özellikle belirtiyor. Bu noktada bütün sola, sosyalist partilere de bir önerisi var: Söyleyeceklerinizi en basit şekilde, herkesin anlayacağı biçimde söyleyin.

Harvey, bunun inançla ve sabırla yapılmasının gereğini de açıklıyor: Kapitalizm asla kendi kendine yıkılyamayacak; itelenmesi lazım. Sermaye birikimi asla bitmeyecek; engellenmesi lazım. Kapitalist sınıf, asla kendi isteğiyle gücünden feragat etmeyecek; durdurulması lazım.

En başa dönersek, başka bir düzen kurulabilir. Ama bu asla Sovyetler Birliği’nde örneği görülen türden baskıcı bir rejim değildir; hümanizm yönü öne çıkan, paylaşımcı, sömürüye karşı duran bir düzendir.

Harvey’in dediği gibi, başka bir komünizm mümkündür.

-