© Zülal Kalkandelen/ DÜNYALI YAZILAR
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 12 Aralık 2010
Soru: “Amerika’daki iki partili siyasi sistemin alternatifi nedir?”
Yanıt: “Görebildiğim kadarıyla, tek umut verici alternatif internet.”
Sorunun sahibi, İngiltere’de Channel 4 için yaptığı “Disinformation” adlı röportaj dizisiyle büyük ilgi çeken Richard Metzger. Yanıtı verense, yazar/felsefeci Robert Anton Wilson.
Ben bu soru-yanıtı, 2002’de New York’ta merakla alıp bir çırpıda okuduğum “Disinformation” adlı kitapta gördüm.
Yayınlandığında epey ses getiren bu kitaptaki röportajların hepsi ilginç; ama özellikle aklımda yer edenlerden birisi Wilson röportajı oldu.
İnternetin nasıl umut verici olabileceğini şöyle anlatıyor Wilson:
“Bugün bütün banka, borsa işlerinizi internette yapabiliyorsunuz. Bunun gibi sonunda siyasi güç de, internetin açtığı yolu izleyip, tekrar halka dönecek. Temsili hükümet teorisi, son 200 yılın keşfidir. Hükümdarlığı babadan oğula kalıtım yoluyla elde edenlerin bir avuç eşkıya olduğu keşfedilince, ‘Öyleyse kendi eşkıyalarımızı kendimiz seçeriz, onlar da bizi temsil eder’ dediler. Fakat seçilenler bizi değil, seçilmelerini finanse edenleri temsil ediyor.
Eskiden bizi temsil edecek olanlara ihtiyaç olduğu düşünülürdü; çünkü hepimiz birden fikirlerimizi aktarmak için Washington’a gidemezdik. Ama internet üzerinde kendimizi temsil edebiliriz. Ben Senatör Dianne Feinstein’ın orada oturup beni temsil ettiğini iddia etmesindense, bilgisayarım aracılığıyla kendimi temsil etmeyi yeğlerim. O, beni ancak kaçışan bir ceylanı temsil eden aç bir aslan kadar temsil eder.”
***
İnternetin gücünün nereye varabileceğini Wilson yaklaşık 10 yıl önce anlamış. Bugün hâlâ yaşanmakta olan dijital devrimi, sosyal medyayı küçümseyenler olduğunu gördükçe, aklıma onun sözleri geliyor.
Kanımca, son Wikileaks olayını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Koltukları işgal edenler, Wikileaks’in yayınladığı belgelerin resmi görüş olmadığını, ciddiye alınmaması gerektiğini söyleye dursun, bu olay internetin gücünü bir kez daha tartışılmaz biçimde kanıtladı.
Wikileaks’in gazetecilik açısından ortaya çıkardığı en çarpıcı nokta şudur: Geleneksel gazetecilikte gazetecilerin siyasi güç sahipleriyle yakın ilişkiler içinde olması her zaman önemsenir. Oysa siyasi gücün kirli çamaşırlarını ortaya döken Wikileaks için bunun tam tersi söz konusu...
Gerçekleri ortaya çıkarıp kamu hizmeti sunan gazeteciler, bu görevi yaparken kimi temsil eder? Aslında yanıtı açık bir sorudur bu. Bir iletişim fakültesi öğrencisine sorsanız, idealist bir yaklaşımla, “halk” yanıtını verir.
Ne yazık ki, ülkemizde son yıllarda yaşanan siyasi baskı, meslekte aşırı yozlaşmaya neden oldu. Bu yüzden, iktidarın çıkarlarını savunan “yandaş medya” görülmedik ölçüde yaygınlaştı ve sorunun yanıtı da “patron ve iktidar” olarak değişti.
Ama bu noktadan sonra, gazeteciler şunun farkına varmalıdır ki, internet hayatımızı kökünden değiştirecek yenilikleri getirdi. Eskisi gibi, sadece iktidarın ağzından çıkan lafları yazmakla gazetecilik yapmak olanaklı değildir.
Gerçekler, bugün geleneksel medya olmadan da ortaya çıkarılabilir. Duyarlı her yurttaş, yaşadıklarını, tanık olduğu olayları internette diğerleriyle paylaşıp kendisini temsil edebilir.
Wilson’ın siyaset için söylediklerinden esinlenirsek; insanlar kendi cam fanuslarında oturup iktidarın çıkarına yazıp çizenleri okumaktansa, geçer bilgisayarının başına kendi haberini kendisi yazar. Ancak gazecilerin görevi bitmez; yazılanların doğruluğunu araştırmak yine onlara ait olacaktır.
Demek ki, artık dalkavukluk tarihe gömülmeli; gazetecilik de siyaset de, yeniden halka, gücünü aldığı asıl kaynağa dönmeli.
_
vatandaş gazeteciliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vatandaş gazeteciliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
12 Aralık 2010 Pazar
20 Aralık 2009 Pazar
Gazetecilik
© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 20 Aralık 2009
İnternet medyasının giderek geleneksel medyanın önüne geçtiği günler yaşıyoruz. Dünyanın bir ucundaki bilgisayardan ya da telefondan çıkan bilgi, anında dünyanın öbür ucuna ulaşıyor. Oturduğunuz yerden haberin hızına yetişmek bile baş döndürüyor...
Son dönemde bütün dünyada önem kazanan bir gazetecilik türü gelişti: “Vatandaş gazeteciliği” (citizen journalism) deniyor buna. Kısaca şöyle anlatabiliriz bunu: Kurumsal bir yapı içerisinde gazetecilik yapmayanların, çevredeki olaylara ilişkin yazdığı haberlerin, çektiği fotoğrafların ya da videoların bloglarda yayınlanması...
Doğal olarak böyle bir ortamda, hıza yetişemeyen geleneksel medyanın ve eski usul gazeteciliğin geleceği tartışılmaya başlandı. Ben klasik gazeteciliğin bir süre daha varlığını koruyacağını, ama zamanla bugünkü önemini yitireceğini düşünüyorum.
Çünkü artık okuyucu, haber alma ihtiyacını çok sayıda kaynaktan ve çok daha hızlı giderebiliyor. Bu bir gerçek. Bunun karşısında gazetelerin sahip olduğu avantaj ise, marka ya da kurum kimliğinin güvenilirliği...
Nitekim, internet medyasına destek vermeyenler, “Sayısız blog ve sitenin güvenilirliğinden nasıl emin olacaksınız?” diye soruyor. Vatandaş gazeteciliğinin ya da internet medyasının güvenilirliğini sağlayan en önemli unsur içerik...
Bir sitede yazılanların güvenilir olup olmadığını, doğrudan içerik belirliyor. Okuyucu, kendisine sunulanları faydalı ya da gerçeğe uygun bulmazsa, bir daha o siteyi ziyaret etmiyor. Böyle bir durumda yapacağı tek şey, bir tıkla başka bir siteye geçmek...
Ama adını ne koyarsanız koyun; ister klasik gazetecilik olsun, ister internet ya da vatandaş gazeteciliği, sonuçta güvenilirliği sağlamak için bağlı kalınacak ilkeler aynıdır. Çünkü bence asıl mesele, haberin yer aldığı ortam değil, haber yaparken uygulanan ilkelerdir...
***
Bu ilkeleri en iyi şekilde maddeleyen bir listeye rastladım geçenlerde. 11 maddelik bu liste, New York Üniversitesi’nde gazetecilik dersleri veren Prof. Jay Rosen'ın blogunda yayımlandı.
Rosen’a göre, etik davranıp davranmadığını kontrol etmek isteyen bir gazeteci, yaptığı işlerde aşağıdaki ilkelere uygunluğunu sorgulamalı:
1-Temel amacınız, doğruyu söylemek ve gerçeği ortaya koymak mı?
2-Gerçeği söylemekle ortaya çıkabilecek ve temel amaçla bağdaşmayacak her türlü menfaati ortadan kaldırdınız ya da açığa vurdunuz mu?
3-Nerede durduğunuzun anlaşılması ve size güven duyulabilmesi için, bilinmesi gereken her şeyi söylediniz mi?
4-Bilgiyi, aldatma, yalan ya da hile yöntemlerine başvurmadan mı topladınız?
5-Kaynak olarak kullandığınız herkese, kamu yararına çalışan bir gazeteci olduğunuzu açıkça söylediniz mi?
6-Kaynak olarak kullandığınız kişilerin güvenilir olduğundan emin misiniz?
7-Haberin öncesinde, haberi oluştururken ve sonrasında, haberinizde geçen her bilginin doğruyu yansıttığından emin olmak için, elinizden gelen her şeyi (gazetecilik ilkelerinin sınırları içinde kalarak) yaptınız mı?
8-Gerçekliği kanıtlanabilir bilgileri kullandınız mı? Yazdıklarınız, teorik olarak bir başkası tarafından da doğrulanabilir mi?
9-Özel kişilere zararı dokunabilecek bir haberi yapmadan önce, o konuda önemli bir kamu yararı olup olmadığını sorguladınız mı?
10-Kamunun haber alma hakkından başka bir amaca hizmet etmediğiniz doğru mu?
11-Kullandığınız materyallerin orijinalini kimden aldığınızı açıkça belirttiniz mi?
***
Bir kuruma bağlı olarak ya da serbest çalışan bir gazeteciyseniz veya vatandaş gazeteciliği yapıyorsanız, bu listeyi hep yanınızda bulundurun. Her yazıdan sonra 11 soruya da "evet" yanıtı verin ki, gazetecilik adı altında iftira, yalan, hakaret yazmayın...
Tweet
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 20 Aralık 2009
İnternet medyasının giderek geleneksel medyanın önüne geçtiği günler yaşıyoruz. Dünyanın bir ucundaki bilgisayardan ya da telefondan çıkan bilgi, anında dünyanın öbür ucuna ulaşıyor. Oturduğunuz yerden haberin hızına yetişmek bile baş döndürüyor...
Son dönemde bütün dünyada önem kazanan bir gazetecilik türü gelişti: “Vatandaş gazeteciliği” (citizen journalism) deniyor buna. Kısaca şöyle anlatabiliriz bunu: Kurumsal bir yapı içerisinde gazetecilik yapmayanların, çevredeki olaylara ilişkin yazdığı haberlerin, çektiği fotoğrafların ya da videoların bloglarda yayınlanması...
Doğal olarak böyle bir ortamda, hıza yetişemeyen geleneksel medyanın ve eski usul gazeteciliğin geleceği tartışılmaya başlandı. Ben klasik gazeteciliğin bir süre daha varlığını koruyacağını, ama zamanla bugünkü önemini yitireceğini düşünüyorum.
Çünkü artık okuyucu, haber alma ihtiyacını çok sayıda kaynaktan ve çok daha hızlı giderebiliyor. Bu bir gerçek. Bunun karşısında gazetelerin sahip olduğu avantaj ise, marka ya da kurum kimliğinin güvenilirliği...
Nitekim, internet medyasına destek vermeyenler, “Sayısız blog ve sitenin güvenilirliğinden nasıl emin olacaksınız?” diye soruyor. Vatandaş gazeteciliğinin ya da internet medyasının güvenilirliğini sağlayan en önemli unsur içerik...
Bir sitede yazılanların güvenilir olup olmadığını, doğrudan içerik belirliyor. Okuyucu, kendisine sunulanları faydalı ya da gerçeğe uygun bulmazsa, bir daha o siteyi ziyaret etmiyor. Böyle bir durumda yapacağı tek şey, bir tıkla başka bir siteye geçmek...
Ama adını ne koyarsanız koyun; ister klasik gazetecilik olsun, ister internet ya da vatandaş gazeteciliği, sonuçta güvenilirliği sağlamak için bağlı kalınacak ilkeler aynıdır. Çünkü bence asıl mesele, haberin yer aldığı ortam değil, haber yaparken uygulanan ilkelerdir...
***
Bu ilkeleri en iyi şekilde maddeleyen bir listeye rastladım geçenlerde. 11 maddelik bu liste, New York Üniversitesi’nde gazetecilik dersleri veren Prof. Jay Rosen'ın blogunda yayımlandı.
Rosen’a göre, etik davranıp davranmadığını kontrol etmek isteyen bir gazeteci, yaptığı işlerde aşağıdaki ilkelere uygunluğunu sorgulamalı:
1-Temel amacınız, doğruyu söylemek ve gerçeği ortaya koymak mı?
2-Gerçeği söylemekle ortaya çıkabilecek ve temel amaçla bağdaşmayacak her türlü menfaati ortadan kaldırdınız ya da açığa vurdunuz mu?
3-Nerede durduğunuzun anlaşılması ve size güven duyulabilmesi için, bilinmesi gereken her şeyi söylediniz mi?
4-Bilgiyi, aldatma, yalan ya da hile yöntemlerine başvurmadan mı topladınız?
5-Kaynak olarak kullandığınız herkese, kamu yararına çalışan bir gazeteci olduğunuzu açıkça söylediniz mi?
6-Kaynak olarak kullandığınız kişilerin güvenilir olduğundan emin misiniz?
7-Haberin öncesinde, haberi oluştururken ve sonrasında, haberinizde geçen her bilginin doğruyu yansıttığından emin olmak için, elinizden gelen her şeyi (gazetecilik ilkelerinin sınırları içinde kalarak) yaptınız mı?
8-Gerçekliği kanıtlanabilir bilgileri kullandınız mı? Yazdıklarınız, teorik olarak bir başkası tarafından da doğrulanabilir mi?
9-Özel kişilere zararı dokunabilecek bir haberi yapmadan önce, o konuda önemli bir kamu yararı olup olmadığını sorguladınız mı?
10-Kamunun haber alma hakkından başka bir amaca hizmet etmediğiniz doğru mu?
11-Kullandığınız materyallerin orijinalini kimden aldığınızı açıkça belirttiniz mi?
***
Bir kuruma bağlı olarak ya da serbest çalışan bir gazeteciyseniz veya vatandaş gazeteciliği yapıyorsanız, bu listeyi hep yanınızda bulundurun. Her yazıdan sonra 11 soruya da "evet" yanıtı verin ki, gazetecilik adı altında iftira, yalan, hakaret yazmayın...
Etiketler:
gazetecilik,
internet medyası,
Jay Rosen,
medya,
vatandaş gazeteciliği