5 Şubat 2012 Pazar

Ateizm 2.0

© Zülal Kalkandelen / Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi / 5 Şubat 2012

Alain de Botton, adı son yıllarda çok duyulan bir yazar ve televizyon programları yapımcısı. İsviçre doğumlu ama Londra’da yaşıyor, seküler bir ailede büyümüş, 42 yaşında tanınmış bir düşünür.

Geçen yıl sonbaharda, dünyada ilk kez ülkemizde Sel Yayıncılık’tan çıkan “Ateistler İçin Din” adlı kitabının tanıtımı için İstanbul’a gelmiş, inanmayanların dinden nasıl faydalanabileceğini anlatmıştı. Kendisini “ılımlı bir ateist” olarak tanımlayan De Botton; işin içine Tanrı ya da yaratan kavramını karıştırmadan, insanlar arasında bağ kurulması için, dini pratiklerden ve geleneklerden yararlanılması gerektiğini savunuyor...

Türkiye’ye geldiğinde bu konu medyada çok yazılıp çizildiğinden, bu yazıda kitabının ayrıntılarına girmek istemiyorum ama şunu söylemek isterim ki, “inanmayanların organize dinden faydalanması” şeklindeki anlayış, bana göre başlı başına bir ikiyüzlülük; piyasa filozofunun dine övgüsü. İnanmayan bir insan, neden varlığını tamamen inanç üzerine kuran bir sistemden feyz alıp onun yöntemlerini kullanmaya çalışır?

De Botton’un birbiriyle tamamen çelişkili görüşlerle dolu kitabının dünyada bu kadar büyük ilgi görmesi de ayrı bir inceleme konusu. Birisi çıkıp ancak saçma bir şaka olabilecek önerilerde bulunuyor ve birileri de onun peşinden gidiyor.

İnsanlarda ortak duygular yaratmak için seküler tapınaklar yapılması” fikrini ilk duyduğumda epey gülmüştüm. “Mesela görkemli tapınaklar yapalım; tek işlevleri insanlarda sevgi, dostluk ya da huzur gibi olumlu duygular yaratmak olsun. Böylece tapınakların ya da kutsal binaların mutlaka Tanrı fikriyle ilgili olması gerekmediğini gösterelim” diyor popüler düşünür.

Ben bu fikre gülüp geçtim ama geçen hafta dünya medyasına düşen bir haber, De Botton’u ciddiye alanların olduğunu bir kez daha gösterdi. “Ateist Tapınağı: İnanmayanlar İngiltere’de ‘Tapınak’ Yapıyor” başlıklı haber şöyle başlıyor: “Uzun yıllardır dindar insanları eleştiren ateistler, şimdi bu kesimin dini geleneklerini çalıp tapınak inşa ediyor.

Haberin devamını okuyunca anlaşılıyor ki, Alain de Botton kitabı yurtdışında basılınca yine medyada boy göstermeye başlamış ve Londra’da yapılacak binayla ilgili ayrıntıları anlatmış. “Neden yeryüzündeki en güzel binalar dindar insanların olsun? Ateistlerin de görkemli kilise ve katedrallerin kendilerine uygun versiyonlarını yapma zamanı geldi!” diyerek hareket işaretini vermiş yazar.

Merak edenler için belirteyim; 46 metre yüksekliğindeki siyah binayı Tom Greenall Mimarlık yapacakmış. 46 sayısı özellikle seçilmiş; 4.6 yaşındaki yeryüzünü simgeliyormuş. Mimariye çok meraklı bir insan olarak güzel binalar yapılmasından heyecan duyarım. Karşı olduğum nokta elbette bu değil. Ancak Alain de Botton’un “inanmayanlar için din” sloganıyla ortaya çıkıp, kilise benzeri binalarla inanmayanların ruhani ihtiyaçlarının sağlanacağını savunması, çok absürd bir durum.

İnanmayanların iyi insan olması için organize din benzeri bir yapıya mı ihtiyaç var? Aksi halde boşluğa düşüp kötülüğe mi bulaşırlar? Kendileri için yaptıkları ihtişamlı binalara girdiklerinde, “İşte burası benim gibi inanmamaya inanmış insanların!” diye coşup mutluluğa mı ulaşacaklar?

Bu tür bir materyalist şekilciliğe mi bağlanacak insan ruhunun huzuru? Hadi diyelim Alain de Botton saçmaladı; onun arkasından giden onca insan görmez mi gerçek huzurun şiddetsizlikten geçtiğini ve bunun organize dinle ya da binayla ilgili olmadığını?

-

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu yazınıza tamamen katılıyorum. Erdemli olmanın yolu dinsel geleneklerden ve yorumlardan geçmiyor. "Ilımlı Ateist" diye bir kavramın olmasını da düşünemiyorum. Nasıl "ılımlı İslam" olmazsa, ılımlı Ateizm de olmaz. Ilımlı dinciler dinden ödün veren ama baskı ve/veya şartlanmalarından ötürü bunu açıklayamayan ve özgür olmayı beceremeyenlerdir. Ilımlı ateist de aynı koşutlukta ele alınırsa kavram anlamsız olmuyor mu?

Sühan Gürer dedi ki...

Tapınak bir çeviri hatası mı yoksa gerçekten böyle bir kelime kullanmış mı merak ettim. Ateist'e tapınak mı olur?

Her şey bir yana eğer mimari eser verme açısından bir anlam taşıyorsa bu dediğine katılabilirim Botton'un ama güzel bina yapmak için yine dinleri örnek alması bana doğru gelmiyor. Tüm dinlere ait tapınakların mimari açıdan bu denli güzel olmasının sebebi öncelikli olarak kendini yukarıdakine beğendirme çabası, sonrasında da burada etkileyerek taraftar toplama beklentisi. Kilise gezmeyi severim. Bunun temel sebebi mimari. Ama benim gibi ilgisini çekip giren 1000 kişiden birini etkileseler başarı sayıyorlar.

Ateizm'de ise ne taraftar toplama beklentisi var, ne de kendini beğendireceğin bir kutsal ruh. E hal böyle olunca ateistler muhteşem bir okul yapsa, mimari açıdan da ağız uçuklatsa daha anlamlı olur. Ateizmin beslenme aracı eğitim ve serbest düşünce. Tapınak değil.

Zülâl Kalkandelen dedi ki...

Çeviri hatası yok, kullandığı kelime "temple"; "atheist temple" diyor. Bu öneriye karşı Richard Dawkins, "Ateistlerin tapınağa ihtiyacı yok. Parayı daha iyi amaçlar için harcamak olanaklı. Ateizm'e yatırım yapacaksanız, seküler eğitimi geliştirebilir, rasyonel, sorgulayıcı ve eleştirel düşünce doğrultusunda eğitim yapan dini olmayan okullar inşa edebilirsiniz" diyerek gerekli yanıtı vermişti ona. Bence de doğru olan bu.

Sühan Gürer dedi ki...

Richard Dawkins ile ayni seyi dusundugume sevindim. Dogru olan da bu bence. Hele temple lafi beni inanilmaz derecede sasirtti.

Ikiyuzluluk konusunda ise sana tamamen katiliyorum. Bu ne sis yansin ne kebap modu gibi bir sey. Ilimli'liktan kasti hosgoru ise bu zaten olmasi gereken bir davranış biçimi. Neyse temple demesi zaten beni ifrit etmişti.

Temple lafına sinir oldugumu daha once soylemis miydim? :)

Zülâl Kalkandelen dedi ki...

Temple kavramını ben de sevmiyorum. Hele "ateist temple" tam tüy dikti.

Ahmet Dizioğlu dedi ki...

"Tüm dinlere ait tapınakların mimari açıdan bu denli güzel olmasının sebebi öncelikli olarak kendini yukarıdakine beğendirme çabası, sonrasında da burada etkileyerek taraftar toplama beklentisi." Bu fikre katılmıyorum, tam tersi dinlerin amacı kendilerini yukardakine beyendirmekten öte, müritlerini etkilemek, o yüzden dev kapılar geniş alanlar yapıyorlar, bu sayede muritleri kendilerini Tanrı karşısında küçük ve çaresiz görüp tapınacaklar ki dünyanın %80 i dindar olduğuna göre bunuda gayet iyi başarıyorlar.

Ahmet Dizioğlu dedi ki...

Gelelim "Ateizm 2.0" a. Bilim devamlı dinleri çürütüyor, her ne kadar tersini idea etselerde başta kuantum ama buna rağmen hala dinlerin skoru %80. Bunun sebebi dinlerin toplumsal dayanışma ve rituelleri. Bunlar yıllar içinde iyice evrimleşmiş. Ateizm bilimsel desteğinin yanına bu dinlerin toplumsal dayanışması ve rituellerinden birşeylerde bünyesine katarsa o zaman bu %80 ni indirebilir ve dünyayı daha yaşanır bir hale getirebilir. Düşünsenize her cami veya kilise yerinede bir felsefe okulu olsa ve burda etik ve felsefe tartışılsa. İnsana, insan olmaya yakışan bu olurdu.