1 Eylül 2008 Pazartesi

Tesettür, Kadınlar ve Erkekler...

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/31 Ağustos 2008



Geçenlerde Washington Post’ta Ellen Knickmeyer imzalı bir haber çıktı. Habere göre, Mısırlı kadınlar, örtünmenin tacizleri artırdığını; çünkü erkeklerin o örtülerin altında saklananı merak ettiğini söylüyor. Kimilerinin bu iddiaya tek kaşını kaldırıp şüpheyle bakacağını bildiğimizden, haberde sözü edilen bir araştırmaya değinmekte yarar var.

Mısır Kadın Hakları Merkezi'nin yaptığı araştırma için Mısırlı kadın ve erkeklere tacizle ilgili sorular sorulmuş. Kadınların yüzde 83’ü tacize uğradığını, ne giyerlerse giysinler fark etmediğini, sokakta sürekli rahatsız edildiklerini belirtmiş. Erkeklerinse 3’te 2 çoğunluğu, kadınlara taciz uyguladıklarını itiraf etmiş.

Araştırmanın en ilginç sonucu, hem erkeklerin hem de kadınların kısa etek ve dar kıyafetlerin tacizi tetiklediğini düşünmesine karşın, bu tür olaylara en çok maruz kalan kesimin 'hicab'lı kadınlar oluşu...

***



Diyelim ki araştırmadan aksi yönde bir sonuç çıksaydı, o zaman ne denilecekti? Muhtemelen, “Kadınların erkeklerin tacizine uğramaması için tesettüre girmesi gerek,” gibi bir yorum duyacaktık...

Fakat bir kadının karşı cinsi çeken en etkili özelliklerinden birisinin gözleri olduğunu söylüyor uzmanlar. Bu durumda, burka denen kafesli çarşafın içine mi hapsedilecek kadın bakışları?! Oysa, tacizleri önlemez bu örtünmeler... Çünkü önlüyor olsaydı, dünyada taciz vakaları sıralamasında birinciliği, kadınların burka ile dolaştığı Afganistan almaz; ikincilik de, kadınların yüzde sekseninin örtündüğü Mısır'ın olmazdı...

Şu da bir gerçek ki, kadını kapatan erkekler, bir yandan da kendi cinslerine hakaret etmektedir. Sokakta karşılaştığı kadının boynunu ya da saçını gören erkek, o kadar mı ilkel ki, heyecanlanıp kendine hakim olamıyor ve kadını taciz ediyor? Günlerce dağda aç kalmış birinin bulduğu ilk yiyeceğe saldırması gibi, o da saçı açık bir kadın görünce üzerine mi atlayacak?

***



Şimdi bu satırları okuyup, “İnsanlar inançları nedeniyle tesettüre giriyor,” diyecek olanlara da şunu sormak gerekir: Kuran, kadının çarşafa girip türban takmasını zorunlu mu kılıyor?

Konunun uzmanları, Kuran’da türban olmadığını sürekli anlatıyor. Türban uygulaması, İran’dan ülkemize ithal edilmiş, din sömürücülerinin istismarıyla da bugünkü noktaya taşınmıştır. İran’da sadece birkaç yıl içinde tamamlanan bir süreç sonunda, tüm kadınlar 'hicab'a sokuldu. Şimdi Türkiye’de de güçlenen takıyyeci İslam’ın etkisiyle, tesettüre giren kadın sayısı giderek artıyor.

Hadi diyelim ki, bu artışa katkıda bulunanların bir kısmı, egemen siyasi görüşle yakınlaşıp onun nimetlerinden yararlanmak isteyenler olsun. Bir bölümü de, gerici zihniyetin çarpıtmalarına kananlar olsun.

Ama bunların içinde bazıları var ki, onlar da örtünerek tacizden korunabileceklerine inandırılıyor. İşte onlara Mısır ve Afganistan örneğini vermek gerekiyor. Kadını ne burka ne peçe ne de türban korur... Aksine örtünme, onu aciz, saklanmaya muhtaç, ikinci sınıf insan konumuna düşürür...

Çare, eğitim düzeyinin yükseltilmesi, bağnazlığın kökünün kurutulması ve kadının toplumun özgür ve eşit bir bireyi olarak kendi bedeni ile aklı üzerinde kendisinin egemenliğinin sağlanmasıdır. Bu yapılmadığı sürece ülke ilerleyemez...

Yazıyı, Atatürk'ün 1925'te sorduğu soruyla bitirelim: "Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere çıkabilsin?"

Hiç yorum yok: