22 Eylül 2008 Pazartesi

İki Belirleyici Soru...

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/21 Eylül 2008

Brooklyn’de bir otobüs. Siyahi bir kadın oğluyla konuşuyor. Başkan adaylarından hangisini destekleyeceğine karar veremediğini söylüyor 20’li yaşlarındaki genç.

Nasıl olur?!” diye tepki veriyor annesi.

Bilmiyorum... Hangisinin ülke için daha iyi olacağını düşünüyorum...

Durum o kadar açık ki, bu söylediğin anlamsız! Barack Obama ülkemizin tüm dünyada yerle bir olan imajını düzeltecek. McCain, Bush’un politikalarının devamını savunuyor. Çok mu memnunsun bugünkü durumdan?

Hayır ama sence Obama’nın kazanma şansı ne?...

Obama siyah ırktan diye mi bunu söylüyorsun? Oğlum bana bak, şu anda tarih yazılıyor! Obama ilk siyah başkan adayı oldu... Onu desteklemek bizim görevimiz!

***



Manhattan’da bir metro treni. İstasyonun birinde kapılar açılınca içeriye hızla bir adam giriyor. Elindeki bildirileri yolculara dağıtan orta yaşlı siyahi adam, neredeyse yüzünün tümünü örten rastalı saçlarının ardından bağırıyor:

Bayanlar baylar, lütfen bir iki dakika bana kulak verin! Benim adım Michael ve bu ülkenin birliği için çalışıyorum. Kapı kapı, tren tren dolaşıp vatandaşlarımıza önümüzdeki tehlikeyi anlatmak istiyorum. Bu ülkedeki bölünmüşlüğe son vermek için Obama'nın seçilmesi lazım. O nedenle yapmamız gereken, onun kampanyasında çalışabilecek insanlar arasında bir iletişim ağı kurmak. Ben bunu sağlamakla görevliyim. Lütfen elimdeki listeye adınızı ve telefon numaralarınızı yazdırın. Ülkeniz için bunu yapın!”

İspanyol asıllı bir Amerikalı hemen ayağa kalkıp Michael’ın yanına gidiyor ve adını listeye yazdırıyor. İkisi de öyle heyecanlı ki, bir anda sarmaş dolaş oluyorlar.

***

Harlem'de Bill Clinton'ın ofisinin olduğu binanın önü. Tarih 11 Eylül. Büyük bir kalabalık toplanmış, Clinton'ı ziyaret eden Obama'nın binadan çıkışını bekliyor. Her yer Gizli Servis görevlileri ile çevrilmiş. Bir siyahi genç, yanındaki beyaz kadına kime oy vereceğini soruyor. Sertlik yanlısı McCain’in seçilmesi durumunda, hem Amerika’nın hem de dünyanın bugünkünden daha ciddi bir kaosa sürükleneceğini söyleyen kadın, "Obama, bir ülkede işlerin iyi gidip gitmediğini kadınlara yapılan muamele belirler diyor. Oyum tabii ki ona," diyor, “Hem Obama kazanırsa müthiş olmaz mı? Düşünsene siyah bir başkan!"

O sırada binadan birlikte çıkan Clinton ve Obama bekleyenleri selamlarken, herkes birlikte Obama'nın "Evet, Yapabiliriz" sloganını atıyor.

***



Bütün bu günlük hayattan yansımalar da gösteriyor ki, Amerika, ırkçılığın sorgulandığı bir başkanlık seçimine sahne oluyor. New York’ta mağazaların ve restoranların vitrinlerinde “Evet, Senatör Obama. Yeniden İnanmaya Hazırız” yazan pankartlar asılı. Ama oy kullanma kabinine girip kendi vicdanıyla başbaşa kalan seçmenin ne yapacağını tam olarak bilme olanağı yok. Üstelik Amerika’nın her yeri New York kadar Demokrat eğilimli değil.

Fakat şunu söylemek mümkün; Bush döneminin yarattığı 8 yıllık yıpratıcı bölünmenin ardından seçmenlerin aklında yatan belirleyici iki soru var: 1. Gerçek Birleştirici McCain mi, Obama mı? Bu önemli, çünkü Amerikan halkı keskin siyasi bölünmeden gerçekten bezmiş. 2. Bir siyah başkan seçilebilir mi?

Bunları düşünürken aklıma ünlü İngiliz müzisyen Morrissey’in “America Is Not the World” adlı şarkısı geliyor. Kadın, gay ya da siyah ırktan birisi başkan seçilemediği sürece, hiçbir şeyin onu Amerika’nın özgürlükler ve fırsatlar ülkesi olduğuna inandıramayacağını söyler o şarkıda Morrissey...

Hiç yorum yok: