29 Mart 2010 Pazartesi

Geriye gidiş

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 28 Mart 2010

Fransa’dan sonra İngiltere de son günlerde yoğun bir seçim atmosferine girdi. Yasaya göre 3 Haziran’a kadar yapılması gereken genel seçimler için partiler çeşitli stratejiler geliştiriyor.

Bunlardan en önemlisi ise kadınlara yönelik. Çünkü İngiltere’de hemen herkes, seçimlerin kaderini kadın oylarınının belirleyeceğini kabul ediyor.

İnternet bazlı kamuoyu yoklamaları yapan YouGov’un açıkladığı son araştırma, hem iktidardaki İşçi Partisi’ni hem de Tory’ler olarak bilinen muhalefetteki Muhafazakar Parti’yi harekete geçirdi.

Bu araştırmaya göre , İngiltere’deki kadın seçmenlerin % 29’u İşçi Partisi’ni, % 37’si Tory’leri destekliyor. İngiltere’de kadınların ağırlıklı olarak muhafazakar eğilimli olduğu biliniyor; ama 1997 seçimlerinde Tony Blair bu seçmen grubuna hitap etmeyi başarmıştı.

İşçi Partisi, zaten ekonomik sıkıntıların ve son yerel seçimde uğradığı bozgunun da etkisiyle, 13 yıla yaklaşan iktidarında iyice yıpranmış olduğundan, kadın oylarını kaybetme lüksü yok. Muhafazakar Parti ise, lehine gelişen bu durumu korumaya çalışıyor.

***

Her iki parti de, öncelikle “cybermums” denilen kadın grubuna ulaşmaya çalışıyor. Amerika’da “soccer moms” olarak adlandırılan kadınlara karşılık gelen bir terim bu. Orta sınıftan, eğitimli ama çalışmayıp çocuklarını büyüten ve internet üzerinde annelere yönelik sitelerde aktif olan genç kadınlar bunlar.

İşçi Partisi Başkanı ve Başbakan Gordon Brown’ın, bu gruba verdiği mesaj şu: Eğer Tory’ler kazanır ve harcamalarda kısıntıya giderlerse, bundan en çok etkilenecek olanlar sizsiniz...

David Cameron ise, kadınları siyasete çekmek ve partisinde daha dengeli bir temsil sağlamak için bazı öneriler sunuyor. Partisinde daha önce yaşanan bazı olayları hatırlatarak, parlamenter adayları belirlenirken kadınların adaylıktan çekilmeye zorlanması halinde, seçime sadece kadınlardan oluşan listeyle gidilmesini istiyor.

Kadın adayların erkeklere göre çok daha yüksek bir çıtayı aşmak zorunda olduğunu söylüyor Cameron. “Kapıyı açıp ‘Hoş geldiniz’ desek bile, partiye geldiklerinde karşılarında yine bir salon dolusu erkeği buluyorlar” diyor. Bu konuda partisinden gelen itirazlar olsa da, değişikliğe kararlı gözüküyor Tory’lerin lideri.

Bütün bu tartışmalar medyada da etkili oluyor. BBC, tamamen kadın katılımcılardan oluşan “Question Time” adlı bir politik tartışma programı başlattı. Kadın erkek eşitliğinin önündeki engellerin kaldırılması için çalışan sivil toplum örgütleri ise, bu konuda siyasi partileri zorlayan kampanyalar yürütüyor.

Sonuç olarak İngiltere, genel seçime kadınların siyasi ve toplumsal alandaki rolünü genişletici politikaları tartışarak hazırlanıyor. Üstelik bunu onların sınıfsal konumunu öne çıkararak yapıyor.

***

Ben bu gelişmeleri ilgiyle ve imrenerek izliyorum... 21. yüzyılda Türkiye, siyasi partilerin kadınları hâlâ giyimleri üzerinden tartıştığı bir ülke...

Çarşafın, türbanın, kadınlar için özgürlük olarak gösterilmeye çalışıldığı bir toplumda yaşıyoruz. Erkek egemen kültürde, kadını sınıfsal kökeninden ayırıp cinsel bir obje haline getiren anlayış var ülkemizde...

Oysa Tekel işçilerinin grevinde görüldüğü gibi, sınıfsal perspektiften bakıldığında, türbanlı kadının da başı açık kadının da ortak sorunları ve endişeleri var.

Çağdaş bir sol partinin yapması gereken, o sorun ve endişeleri giderecek çözümler üretmektir. Erkeklerin dayattığı ve kadını çağ gerisine iten çarşafı özgürlük adına savunmak aldatmacadır...

İngiltere örneği, bana bir kez daha kadın hakları konusunda ne kadar geriye gittiğimizi hatırlattı...

Hiç yorum yok: