© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 4 Nisan 2010
16 Kasım 2009’da, bu köşede Amerika’daki sağlık reformu ile ilgili bir yazım yayınlandı. O yazıda şöyle demiştim: “Amerikan Temsilciler Meclisi’ndeki oylama, tahminimce medyaya Obama’nın büyük başarısı olarak yansıyacak.”
Beş ay önce yaptığım bu tahmin aynen çıktı. Neden?
Çünkü ana akım medyaya göre, Obama, seçim kampanyasında sağlık reformu yapılacağına dair verdiği sözü tutmuştu.
Bu tarihi yasanın Amerika’da kangren haline gelen bir sorunun düzeltilmesi yolunda önemli bir adım olduğu doğrudur. Ancak bunu söylemek, olumsuz yanları görmezden gelmeyi gerektirmez.
Gerçekte, Obama halka verdiği asıl sözü yerine getiremedi. Obama seçim kampanyası sırasında, reformda kamu finansmanı seçeneğinin yer alacağını söylemişti. Fakat sonradan tepkiler üzerine geri adım atıp, kendi kampanyasını inkar etti.
Yeni yasa, gerçekte sosyal devletin değil, Michael Moore’un dediği gibi, kapitalizmin büyük zaferidir.
Çünkü çok sayıda insanın sigorta kapsamına girmesini şart koşsa da, temelde sigortanın bireyin kendisi tarafından özel şirketlerden satın alınması şeklindeki kapitalist mantığı koruyor.
Amerika’da bu yasayla asıl kazanan sigorta ve ilaç endüstrisinin dev şirketleridir. Bu şirketlerin en büyük isteği, ilaç fiyatlarının belirlenmesinde devletin pazarlık rolünün engellenmesiydi. Bunu başardılar.
İkinci istekleriyse, tüketicilerin ilaçları daha ucuza başka ülkelerden, özellikle Kanada’dan almalarının önlenmesiydi. İlaç ithalinin yasaklanmasını sağlayarak bunu da elde ettiler.
Çıkarılan yasa hakkında Noam Chomsky şöyle diyor: “Ben Temsilciler Meclisi üyesi olsaydım, yasanın olumsuzluklarına karşın muhtemelen kabul oyu verirdim. Çünkü bu yasanın geçmemesi şeklindeki seçenek, yasanın kendisi kadar kötü. Ne yazık ki gerçek bu.”
Kamu finansmanının yasadan çıkarılmış olması, Amerikan demokrasisinin işlemediğini de ortaya koyuyor. Amerikan toplumunun büyük çoğunluğunun desteklediği bir konu, siyaseten destek bulamayınca devre dışı kaldı.
***
Amerikan medyasını çok yakından izleyen biri olarak söyleyebilirim ki, böyle bir sonuç alınmasında medyanın büyük sorumluluğu var. Obama’ya başından beri koşulsuz destek veren liberal basın, sağlıkta kamu finansmanı konusunda da Demokratlar’ı hiç zora koşmadı.
Bağımsız gazeteci Jeremy Schaill diyor ki: “Bir gazetecinin bir politikacıyı hiç sorgulamadan desteklemesi çok tehlikelidir. Vicdanınızı politikacıya teslim ettiğiniz an, daha iyi bir toplum yaratma çabanızdan vazgeçtiğiniz andır.”
Amerika’da sağlık reformu yasasının çıkarılma süreci, kanımca siyaset ve medya konusunda üniversitelerde derinliğine incelenecek bir konudur. Hatta çok iyi bir tez konusu olabilir.
Amerikan medyasının sosyal adalet karşısında takındığı tutum, elbette kendisini doğuran sistem içinde ele alınmalı. Kapitalist sistemin yarattığı dev holdinglerin uzantısı olarak var olan ana akım medyanın kapitalist mantıkla bir sorunu yoktur.
Ama şu da bir gerçek ki, bir toplumu anlamak için sadece ana akım medyaya bakmak yetmez. Türkiye’de de Amerika’yı izleyenler, genellikle sadece The New York Times, The Wall Street Journal, Reuters ya da CNN’e bakıp, haberlerini buna göre oluşturuyor.
Bu neye benziyor biliyor musunuz? Bizdeki yeni anayasa paketi ile ilgili gelişmeleri sadece yandaş medyadan izleyen yabancı medyanın “Türkiye demokratikleşiyor” diye manşet atmasına...
* Bu ifade, İngilizce’de kandırmacayla olayları farklı göstermek anlamında kullanılan “Smoke and Mirrors” deyiminin Türkçe’sidir.
-
4 Nisan 2010 Pazar
Duman ve Ayna*
Etiketler:
Amerika,
Barack Obama,
Jeremy Schaill,
kapitalizm,
medya,
Noam Chomsky,
sağlık sigortası,
sosyal devlet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder