© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 30 Ağustos 2009
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı...
Günün anlamı üzerinde her zamankinden daha fazla durup düşünmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz.
Nedir 30 Ağustos? 26 Ağustos’ta Mustafa Kemal'in başkomutanlığında başlayan meydan savaşının, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da zaferle sonuçlandığı gündür...
87 yıl önce emperyalist güçlere karşı verilen savaşın kazanılıp, ulusal bağımsızlığın kurtarıldığı gündür...
Atatürk’ün Nutuk’ta yer alan ifadesiyle, “Türk ulusunun özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz bir abidesi” olarak tarihe geçen gündür...
2009 Türkiyesi’nde “Türk” kavramına farklı ve ayrıştırıcı anlamlar yüklendiği bir sırada, 30 Ağustos’un önemini konuşmak fayda sağlar mı?
Aklımız başımızdaysa sağlamalı...
***
Irk, etnik köken, dil, din, farkı gözetmeden, bu topraklarda yaşayan herkesin, bir ulusa ait olma bilincini hissetmesi gereken bir gündür 30 Ağustos.
Kutlanmalı, anlamı vurgulanmalı ve tarihi önemi gelecek kuşaklara anlatılmalıdır.
Oysa bunun tam tersi gelişmelere sahne oluyor Türkiye... Ders kitaplarından Atatürk ve ulusal değerlerin silinmeye çalışıldığı günleri yaşıyoruz.
“Nutuk”un suç unsuru sayıldığı, Atatürkçü görüşleri savunan laik insanların hapse atıldığı bir korku imparatorluğuna dönüştü ülke... İş öyle boyutlara vardı ki, kimileri Atatürk’ü hatırlatacak her şeyden uzak durur oldu...
Örneğin, medyaya yansıyan haberlere göre, Tarsus’un Çamlıyayla beldesinde 12 yıldır düzenlenen 30 Ağustos Zafer Bayramı Şöleni, bu yıl ve gelecek yıl yapılmayacakmış...
Çünkü Tarsus, Çamlıyayla, Sebil belediye başkanları, MHP Çamlıyayla İlçe Başkanı ile bir toplantı yapmış ve şölenin 2011’e kadar yapılmamasına karar verilmiş...
Nedeni ise oldukça ilginç: 30 Ağustos, iki yıl boyunca Ramazan’a denk geliyormuş. Tarsus Belediye Başkanı, bunun doğuracağı sıkıntıyı düşünerek erteleme kararı aldıklarını açıklamış...
***
Ramazan, ne zamandan beri Zafer Bayramı’nın kutlanmasına engel oluyor? Laik bir devletin temsilcileri ne zamandan beri böyle açıklamalar yapabiliyor?
Ne zamandan beri bu hale geldiğimiz açık...
Nereye doğru gittiğimiz de belli...
Bu durumda, 30 Ağustos’un ne demek olduğunu unutanlara, Mustafa Kemal’in TBMM Başkanı ve Başkomutan sıfatıyla 5 Eylül 1922 ‘de Bakanlar Kurulu Başkanlığı’na yazdığı şu telgrafı hatırlatmakta yarar var:
“Anadolu’daki Yunan ordusu kesin olarak yenilgiye uğratılmıştır. Yunan ordusunun artık yeniden ciddi bir direnişte bulunmasına ihtimal yoktur. Anadolu için herhangi bir görüşmeye gerek kalmamıştır. Ateşkes ancak Trakya için söz konusu olabilir. Bu bakımdan Eylülün 10’una kadar doğrudan doğruya Yunan Hükümeti veyahut İngiltere aracılığıyla, hükümetimize resmen başvurduğu taktirde, aşağıdaki şartlar ileri sürülerek cevap verilmelidir. Bu tarihten, yani Eylülün 10’undan sonra yapılacak başvurmaya verilecek cevap başka türlü olabilir. Bu takdirde durum bana ayrıca bildirilmelidir.
1-Ateşkes Anlaşması tarihinden başlayarak on beş gün içinde Trakya, 1914 sınırlarına kadar kayıtsız şartsız TBMM Hükümeti’nin sivil memurlarına ve askeri kuvvetlerine teslim edilmiş bulunacaktır.
2-Yunanistan’daki esirlerimiz on beş gün içinde İzmir, Bandırma ve İzmit limanlarında bize teslim edilecektir.
3-Yunan Hükümeti, Yunan ordusunun üç buçuk yıldan beri Anadolu’da yaptığı ve yapmakta olduğu tahribatı tamir etmeyi şimdiden taahhüt edecektir.”
***
30 Ağustos, Sevr’i dayatan emperyalizme karşı Anadolu isyanının doruk noktasıdır! Bugünü kutlamaya ne Ramazan engeldir ne de başka bir şey...
Zafer Bayramı kutlu olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder