6 Eylül 2009 Pazar

Amerika'nın Yeni "İç Savaşı"

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 6 Eylül 2009

Filmlerinin gösterime giriş tarihini en isabetli belirleyen yönetmen herhalde Michael Moore olmalı.

Moore, 2004 ABD başkanlık seçimi sırasında “Fahrenheit 9/11” adlı filmiyle Bush’a karşı çok etkili bir muhalefet yapmıştı. Yeni belgeseli ise, "Capitalism: A Love Story" adını taşıyor.

Kapitalizmin yarattığı yıkımı sergileyen bu filmin zamanlaması da mükemmel. Çünkü Amerika'da Obama'nın sağlık ve vergi reformları nedeniyle çılgına dönen aşırı sağ, "town hall meeting" denilen toplantılarla yeniden güç kazanıyor...

Michael Moore’un filmini sinemalarda izlemek için bir süre daha beklemek gerekecek, ama fragmanı internette görmek mümkün. Tanıtım filminden de anlaşılıyor ki, Moore yine birilerini çok kızdıracak.

Bu defa hedefinde dev holdingler var; şirket yöneticilerini tutuklatmak üzere harekete geçiyor, kurtarma paketleriyle dağıtılan paraların nereye gittiğini sorguluyor.

Tanıtım filminde özellikle bir bölüm dikkatimi çekti. Bir sahnede halktan birisi, “Her şeyi olanlarla hiçbir şeyi olmayanlar arasındaki çatışmadan” söz ediyor.

Belli ki, kapitalist ekonominin çarpıklığını vurguluyor...

***

"Eh, bilindik mesele," deyip geçmeyin. Bu çarpıklık, Amerika’da öyle boyutlara vardı ki, geçtiğimiz günlerde açıklanan bir çalışma, insanı hayrete düşürecek bilgilerle doluydu.

Kaliforniya Üniversitesi Profesörü Emmanuel Saez’in yaptığı çalışmaya göre, Amerika’da gelir dengesizliği tüm zamanların en yüksek seviyesinde... Büyük Bunalım dönemindeki düzeyi bile aşan eşitsizlik yüzünden, halkın en zengin yüzde 10'luk kesimi, toplam gelirin % 49.7'sini alıyor...

Böyle bir ortamda Obama yönetimi, dev holdingleri kurtarmak için Kongre’den milyonlarca dolarlık yardım paketleri geçirdi. Yani kapitalizm çarkını döndürmek için, halkın ödediği vergilerle toplanan paraları şirketlere verdi.

Obama şimdi de, verdiği bir diğer sözü yerine getirmek için kolları sıvadı ve sağlık reformunu tartışmaya açtı. Bunun için önerdiği plan, kamu finansmanını devreye sokmak ve yılda 250 bin dolardan fazla kazananların vergilerini yüksetmek...

Vay, sen misin bunu öneren? Sistemden en büyük parsayı toplayan zenginler derhal kazan kaldırdı. Bunun anayasadaki bireysel özgürlüklere aykırı olduğunu söyleyerek kükrediler.

Angelina Jolie’nin babası ünlü aktör John Voight, daha da ileri giderek ülkenin sosyalistleştiğini söyledi ve şu soruyu sordu: "Obama ülkede iç savaş mı başlatıyor?"

Gerçekte Castro'nun dediği gibi, Obama'nın hegemonyacı kapitalist sistemi değiştirmeye ne niyeti ne de gücü var; ama aşırı sağ yine de onu saf dışı etmeye çalışıyor...

***

İşte Michael Moore’un filminin tam da bu sırada gösterime girmesi önemli. Çünkü Moore, belgeselin aynı zamanda bir aşk, savaş, polisiye, vampir ve komedi filmi olduğunu söylüyor.

Nasıl?

Bir tür “aşk” filmi; ama burada söz konusu olan, bir tarafın diğerini sömürdüğü, yıkıcı bir aşk...

Sınıf savaşını anlattığı için savaş filmi...

Ortada işlenen ciddi bir suç olduğu için polisiye...

Küçük bir kesim, halkın kanını emerek beslendiği için vampir filmi...

Bunca sömürüden sonra, birileri hâlâ kapitalizmi savunduğu için de komedi...

***

Peki, bu trajikomedi neden hâlâ sürüyor? Bunun yanıtı, Amerikalı sosyalist yazar Upton Sinclair’den:

Bir insanın kazandığı ücret, belli bir konuyu anlamamasına dayanıyorsa, o kişinin o konuyu anlamasını sağlayamazsınız.

Kapitalizm vampirleri, dünyanın her yerinde aynı. Onlar, yaptıkları yıkımı görmemek için vicdanlarını kararttıkça azgınlaşıyor...

Hiç yorum yok: