© Zülal Kalkandelen / Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi / 8 Temmuz 2012
Bu köşede sık sık hayvan haklarına değiniyorum. Çünkü akıl sınırlarını zorlayan olaylara sahne olmasına karşın çoğunluk tarafından görmezden gelinen bir alan bu. Medyadaki son haberlere göre, Borçlar Kanunu’nda yapılan yeni değişiklikler arasında yer alan bir madde, komşunuza, “mal” kapsamında değerlendirdiği hayvanları "öldürme hakkını” veriyor. Ben konuyu İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Avukat Hülya Yalçın'la konuştum.
Anlaşılıyor ki, 1926 Borçlar Kanunu'nda "Eğer hal ve maslahat icabederse, gayrimenkul zilyedi o hayvanı öldürebilir" şeklinde geçen madde, 2011 tarihli yeni Borçlar Kanunu'nda "Hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla etkisiz hale getirebilir" diye değiştirilmiş. 1 Temmuz'da yürürlüğe girecek olan madde bu.
Bunu yazıp kabul edenler, herhalde akıl tutulmasına uğramış. Böyle düşünmemin nedenlerini anlatmaya çalışayım.
1- Hayvanlar mal değildir; bu dünyayı paylaştığımız, tıpkı insanlar gibi özgür bir yaşamı sürdürebilen, damarlarında aynı insanlar gibi kan akan, canı acıyan, duyguları ve farklı seviyelerde gelişmişlik düzeyine sahip akılları olan canlılardır. Hiçbir yasa insana uğradığı zarar nedeniyle bir diğerini "öldürme hakkını” vermediği gibi, hiçbir hayvanı "öldürme hakkını” da veremez.
Diyelim ki, küçük bir çocuk bilinçsiz bir şekilde komşunuzun bahçesine girdi ve çimleri ezip ekili alana zarar verdi. Bahçe sahibi çocuğunuzu öldürebilir mi? Elbette hayır! O zaman bilinçsizce bahçeye girip zarara neden olan hayvan da öldürülemez. Bahçe sahibi, zarar görmemek için gereken şartları sağlayıp önlem almak zorundadır.
Lütfen bana “İnsanlarla hayvanları nasıl bir tutarsın?” demeyin. Çünkü ben, insan ile hayvanın yaşam hakkı arasında ayrım yapmayan bir veganım. “İnsan haklarını hallettik de hayvanlarınki mi kaldı?” diye de sormayın. Hayvan haklarını savunmanın insan haklarını savunmaya engel olduğunu düşünmüyorum; aksine bana göre, vicdanlı ve uygar bir insan ikisini de aynı anda savunur. Aksini söyleyen türcüdür; o bakış açısı da hayvan köleliğine hizmet eder.
2- Türkiye gibi her gün korkunç hayvan katliamlarının gündeme geldiği bir ülkede böyle bir yasa çıkarmak, ancak ülkesinin ve dünyanın gerçeklerinden uzak çağdışı bir hükümetin işi olabilir. "Etkisiz hale getirme"nin sonuçta öldürme ile sonuçlanacağı açıktır. Bunu “hak” olarak yasaya koyduğunuzda, zaten hayvanlara her türlü işkenceyi yapan bir toplumda olabilecekleri öngörmeniz gerekir. Yetkililer öngöremiyorsa ne olacağını ben söyleyeyim: Eline silahı, baltayı alan canı sıkıldığında bile savunmasız bir hayvanı katleder ve “Bahçeme zarar vermişti” der!
3- Bugün Türkiye’de sahipsiz hayvanları öldürenler Türk Ceza Kanunu’na göre değil, Kabahatler Kanunu’na göre ceza alıyor, yaptıkları katliam karşısında çok az bir maddi ceza ödeyerek kurtuluyorlar. Bu durum düzeltileceğine, hayvanı etkisizleştirmek yani öldürmek öneriliyor.
Ayrıca ev hayvanları ile sokak hayvanlarının yaşam hakkı arasında hangi gerekçeyle ayrım yapılıyor?
Birisi "mal" diye görülürken, diğeri bir hiç mi?
Bu, insan vicdanını yaralayan bir yasadır. İnsani değerlerin temsil edilmediği yasalar da adalete aykırıdır.
Biliyor musunuz benim bir hayalim var; bir gün hayvanların aniden insanların dilini konuşmaya başlamasını ve yaşadıkları zulmü anlatmalarını diliyorum. Kulağa müthiş bir bilimkurgu senaryosu gibi geliyor ama gerçekleşse, emin olun duyacaklarınız Nazi katliamının yarattığı insanlık utancını aratmayacaktır.
-
1 yorum:
BORÇLAR KANUNU
2. Hayvan bulunduranın sorumluluğu
a. Giderim yükümlülüğü
MADDE 67- Bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz.
Hayvan, bir başkası veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olursa, hayvanı bulunduranın, bu kişilere rücu hakkı saklıdır.
b. Alıkoyma hakkı
MADDE 68- Bir kişinin hayvanı, başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği takdirde, taşınmazın zilyedi, o hayvanı yakalayabilir, zararı giderilinceye kadar alıkoyabilir; hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla etkisiz hâle getirebilir.
Bu durumda, taşınmazın zilyedi derhâl hayvan sahibine bilgi vermek ve sahibini bilmiyorsa, onun bulunması için gerekli girişimleri yapmak zorundadır.
Yasa onaylandı ve Resmi Gazete'de yayınlanıp 1 Temmuz da yürürlüğe girdi.
Bizlerin de bu konuyu gündemde tutup, ''Sen Ben'',''Biz Siz'' diye ayrılmadan baskı yapmalıyız.
Baro Hayvan Hakları Komisyonu, iptal başvurusunda bulunmalı.
Hangi STK , inek koyun gibi çiftlik hayvanlarının yaşam haklarını yok sayabilir? Yok sayan, Hayvan Hakları Savunucusu olmaktan çıkar...
Hayvanları gerçekten koruyabilmek için kutuplaşmalardan,kişiselleştirmelerden vaz geçilmeli!
STK lar kendi aralarındaki yarışları çekişmeleri bitirmeden nasıl hayvanlara yararlı olacaklar?
Işte boyle bu çekişmeleri fırsat bilenler istediklerini de kolayca uyguluyorlar.
Tüm hızıyla süren sürtüşmeler(Baro da dahil) yüzünden, biz hayvanları ölüme mahkum ettik.
''Sokak da yaşayan küpeli hayvanların bile,devlet koruması altında olduğunu,küpelerin onların aşılı ve kısır olduğunu anlatan sağlık karneleri olduğunu,insanların bu hayvanlara zarar vermesinin yasak ve suç olduğunu''
bunca yıldır hiç kimselere anlatamamışız!...Sonuç ortada!
Laf kalabalığı yapmasın hiç kimse!
Yorum Gönder