18 Mart 2012 Pazar

Diktatörüme Dokunma

© Zülal Kalkandelen / Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi / 18 Mart 2012

The New Yorker dergisinin 12 Mart 2012 tarihli nüshasında Dexter Filkins’in “The Deep State” (Derin Devlet) başlıklı bir yazısı yayımlandı.

12 sayfalık yazının alt başlığında şu soruluyor: “Başbakan bir ılımlı olarak saygıyla karşılanıyor ama iktidarını sürdürmek için daha ne kadar ileri gidecek?

Filkins, yazısına Recep Tayyip Erdoğan’ın, bir zamanlar derin devletin kendisinin ülkeyi idare etmesine asla izin vermeyeceği konusunda endişeli olduğunu ama iktidara geldiğinde çoğu kişiyi şaşırtarak, Türkiye’yi Batı’ya daha çok yaklaştırdığını, ekonomiyi geliştirdiğini, Batı ile Filistin, İran ve Suriye arasında önemli bir arabulucu haline geldiğini anlatarak başlıyor.

Ancak sonra Türkiye’de son yıllarda yaşanan siyasi gelişmeleri, Ergenekon davasını, tutuklanan gazetecileri, Gülen Cemaati’ni ve muhaliflere karşı giderek artan baskıyı ayrıntısıyla aktarıyor.

Üzerinde durulacak çok husus var ama benim dikkatimi en çok aşağıdaki bölüm çekti:

Erdoğan yönetiminin Batı’nın görmezden gelmeye kararlı göründüğü karanlık bir tarafı daha var: Ülke içindeki muhalefeti giderek artan bir şekilde sertleşerek bastırma harekatı. Son beş yılda, aralarında generallerin, paşaların, milletvekillerinin, yayın yönetmenleri ve diğer gazetecilerin, televizyon kanalı sahiplerinin, vakıf ve üniversite yöneticilerinin bulunduğu 700’den fazla kişi tutuklandı. Şu anda ordu bünyesinde görevde olan paşaların ve generallerin yüzde 15’lik bir kesimi, hükümeti darbeyle devirmeye teşebbüsten yargılanıyor.

Giderek yoğunlaşan bu baskıya karşı Amerika tepkisiz durumda. Başkan Barack Obama, dinamik ve demokrat düşünceli bir lider olarak gördüğü Erdoğan ile yakın bir ilişki kurdu, Bir Beyaz Saray yetkilisi, bana Obama’nın devamlı olarak dini ve etnik azınlıklara karşı muameleler konusundaki endişelerini dile getirdiğini söyledi.


***

Burada bir soru sormamız gerek. Batı demokrasilerinde iktidara karşıt düşüncelerin dile getirilmesinin baskıyla engellenmesi kabul edilemez. Öyleyse ABD, AKP iktidarının Türkiye’de yarattığı korku ortamına neden kayıtsız? Obama, Erdoğan’ı neden “demokrat düşünceli” görüyor?

Filkins, şöyle bir yanıt veriyor bu soruya: “Amerikan tepkisizliğine dair bazı Türklerin de paylaştığı bir açıklama, Obama’nın Müslüman dünyasında müttefiğe çok ihtiyaç duyduğu ve çok çabuk karışabilen bir bölgede Erdoğan’ı dost olarak tutmaya karar verdiği yönünde. Bundan bir Batılı diplomata söz ettiğimde, Erdoğan’ın Türkiye için yararlı bir lider olduğunu kanıtladığını söyledi. ‘Türkiye, Müslüman, müreffeh ve demokratik bir ülke. Böyle başka bir ülke daha yok.’

***

Türkiye Gazeteciler Sendikası’na göre bu ülkede geçen ay itibariyle 94 gazeteci tutuklu. Yani Türkiye, Çin ve İran’dan daha fazla sayıda gazetecinin tutuklu olduğu, insanların suçlarını bilmeden yıllarca hapiste yattığı bir ülke. Bu açıdan dünyadaki en baskıcı ülke. Böyle başka bir ülke de yok...

Bana göre Amerika’nın tavrının iki nedeni var.

1-Türkiye’yi Batılı demokrasinin değil, “Müslüman demokrasinin bir örneği” olarak görüp değerlendiriyorlar. Türkiye, AB’ye girecek Batılı anlamda bir demokrasi olarak değerlendirilse, sınıfta kaldığımız çok açık.

2-Aslında Amerikalılar da bunun farkında ama kendileri için hayati önemi olan bir bölgede, Türkiye gibi bir ülkeyi etki alanlarında tutmak istiyorlar.

Sonuç olarak, bu aşamada Türkiye’nin tam demokratik olmaması umurlarında değil. Suudi Arabistan da çağdışı bir krallık ama en yakın dostları değil mi? Çıkarları gereği devrilmelerine destek verdikleri Ortadoğu diktatörleri de bir zamanlar en yakın müttefikleri değil miydi?

Amerika, hep “Diktatörüme dokunma” diyor...

-

Hiç yorum yok: