21 Eylül 2009 Pazartesi

Yaptırım Aracı Olarak Kültürel Boykot

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 20 Eylül 2009

Kültürel boykot yaptırım aracı olabilir mi?

Bu soruya yanıt oluşturabilecek bir hareket var. Adı, “Boycott, Divestment and Sanctions” (BDS- Boykot, Tecrit ve Yaptırım).

BDS, Filistinli çeşitli dernek ve sendikaların desteğiyle 2005’te gündeme geldi. İsrail’in geçen yıl Filistin’e yaptığı ağır saldırılardan sonra da, uluslararası alanda giderek güç kazanmaya başladı.

Hareketin amacı, İsrail’in uluslararası hukuka karşı yükümlülüklerini yerine getirmesini, Filistin topraklarındaki 42 yıllık işgalini sona erdirmesini ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını kazanmasını sağlamak.

Bunu gerçekleştirebilmek için de, Güney Afrika’da ırk ayrımının (apartheid) sonlandırılmasını sağlayan taktiklere benzer bir kültürel boykot yöntemi uygulanıyor.

İsrail’deki film festivalleri protesto ediliyor, sanatçılar bu ülkedeki etkinliklere katılmayı reddediyor...

***

Son yıllarda özellikle sanat dünyasında ilgi gören harekete, önemli isimler destek veriyor. Bunların arasında Kanadalı yazar Naomi Klein da var.

Daha önce yazılarımda, birkaç kere, Klein’ın “The Shock Doctrine” adlı kitabından söz etmiştim.

Kitapta, esas olarak, emperyalist ülkelerin kapitalist sistemin gereği olan sömürüyü sürdürebilmek için, bir ülkede önce kriz (siyasi, ekonomik ya da toplumsal) yaratıp, sonra da kriz ortamında sarsılan toplumu şok terapilere hazırlama süreci anlatılıyordu.

Naomi Klein, çok yerinde bir karar alarak, bu kitabın İbranice baskısı için büyük bir ticari yayınevi ile anlaşmak yerine, İsrail işgaline karşı çıkan Andalus adlı yayınevi ile sözleşme imzaladı. Kitabının baskısından gelecek telif hakkını da aynı yayınevine bağışladı.

Daha önce İsrail devletinin desteklediği kitap fuarlarına katılmayı kabul etmeyen Klein, yayınevinin İsrailli sahibi Yael Lerer ile birlikte bir de kitap tanıtım turu düzenledi.

Yaptığı yayıncılığı bir tür direniş olarak gören Lerer, Şok Doktrin’in tanıtım toplantısını, Tel Aviv yerine Hayfa’da bir Arap tiyatrosunda gerçekleştirdi.

Büyük ilgi gören toplantıya sadece Filistinliler değil, şiddeti reddeden İsrailliler de çağrıldı. Çünkü BDS hareketinin hedefi, İsrail halkı değil, İsrail hükümetinin “Beyond the Conflict” adlı programı...

Klein’a göre, bu programda kültür, bir tür askeri araç olarak kullanılıyor. İsrail hükümeti, toprak konusunda verilen savaşı kazanırken, diğer yandan dünyaya yayılan işgal ve çatışma haberleri yüzünden ülkenin büyük kayıplar verdiğini düşünüyor.

Bunu önlemek için de, Batılı ülkeler ile İsrail arasında yakınlık kurmayı sağlayacak kitap, müzik, sinema, turizm faaliyetleri yapılıyor.

Başka ülkelerle iletişim kurmak amacıyla kültürün kullanılması iyi bir yöntem olsa da, karşı çıkılan nokta, İsrail’in bunu ülkede sanki her şey normalmiş gibi bir izlenim yaratmak için yapması...

Kültürel boykotun hedefi, işte bu izlenimi tersine çevirmek...

***

Gerçek şu ki, İsrail’in uluslararası hukuka karşı yükümlülüklerini yerine getirmesi için, Avrupa Birliği ve Amerika’nın daha kesin koşullar belirlemesi gerek.

Örneğin Obama, “yeni Yahudi yerleşimlerine hayır” yerine, “Yahudi yerleşimlerine hayır” diyebilir... Der mi?

Obama, Amerikan dış ve iç politikası gereği, bunu hiçbir zaman söylemeyebilir...

Öyleyse, yanar-döner politikacıların ağzının içine bakıp beklemek yerine, bu tür hareketlerle baskı kurmak gerekiyor.

İyi örgütlenmiş kültürel boykot da, bu yönde önemli bir yaptırım aracı olabilir.

1 yorum:

Nevin dedi ki...

Shock Doctrine'ni okudum.... Acaba Turkiyedeki politikacilarin kendi tarihine bakinca, o kitaptaki paraleleri gorme yetenekleri varmi?