19 Ekim 2008 Pazar

Kapitalizm Öldü mü?

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/19 Ekim 2008

The Week dergisi Amerika baskısının kapağında Adam Smith’in mezar taşını resmedip, üzerine de doğum-ölüm tarihlerini 1776-2008 olarak yazmış. Yine kapağa taşıdıkları soru ise şu: “Kapitalizm öldü mü?

Öldü mü?

Son nefesini vermedi ama ciddi yara aldı. Küresel mali krizle boğuşan kapitalist sistem bunalımda. Bugünlerde herkes, bunun nedenini arıyor. Oysa birçok ekonomist, çok önceden bu kontrolsüz gidişatın bir yerde mutlaka duvara toslayacağı konusunda uyarılarda bulunmuştu...

Üstelik bu uyarıların tarihi geriye doğru bakıldığında oldukça da eski. Ta Marx ve Engels’den bu yana kapitalizmin hangi aşamalardan geçerek nereye varacağı tartışılıyor... Kimisi bu tartışmaları “saçmalık” diyerek küçümsemeye kalksa da, bir Amerikan dergisinin 2008 yılını Adam Smith’in ölüm tarihi olarak görmesi anlamlıdır.

Ne diyordu Smith 1776 tarihli eseri “Ulusların Zenginliği”nde? Her birey kendi çıkarı peşinde koşarken, sıklıkla, katkıda bulunmaya niyetleneceğinden, çok daha etkin olarak topluma katkıda bulunur. Toplumdaki uyum, bilinçli bir müdahale olmasa da kendiliğinden oluşur. Bunu sağlayan “görünmez el” ise serbest piyasadır...

Görünen o ki, bu teorinin gerçekleri yansıtmadığı kesin olarak kanıtlanmıştır. Başıboş bırakılan serbest piyasaların bugünkü hali ortada. O “görünmez el” gerçekten görünmedi ve sözüm ona kendiliğinden oluşacak uyum yaratılamadığından, sistem kendisini dinamitledi...

Ve sonunda yine devlet babaya başvuruldu. Amerika’da yıllardır kendi haline bırakılan serbest piyasa, şimdi devletin kurtarma planlarıyla ayakta tutulmaya çalışılıyor; Avrupa’da devlet ek sermaye aktararak bankaları kısmen devletleştiriyor. Devlet bu işlere hiç karışmasın diyenler, kurtuluşu yine devlet yardımlarında buluyor. Bunun anlamı, İngilizce’de “unregulated capitalism” denen Reaganizm’in iflas bayrağını çektiğidir.

***

Aslında bu son yaşananlar hiç de şaşırtıcı değil. Bilen bilir; Lenin 1916’da yazdığı “Emperyalizm-Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” adlı eserinde kapitalizm-emperyalizm ilişkisini anlatır.

Lenin’e göre, emperyalizm, tekellerin ve mali sermayenin egemenliğini kurduğu, sermaye ihracının olağanüstü önem kazandığı, dünyanın uluslararası tekeller arasında paylaşıldığı ve dünyadaki bütün toprakların en büyük kapitalist ülkeler arasında bölüşülmesinin tamamlandığı bir gelişme aşamasına ulaşmış kapitalizmdir.

Günümüzde “küresel ekonomi” denilen aldatmaca gerçekte budur... Sermaye, artık ülkelerin gelecekleri üzerindeki en önemli belirleyicidir ve sınır tanımadan hareket etmektedir. Bunun etkileri, her yerde olduğu gibi ülkemizde de şiddetli bir şekilde hissediliyor. Ülkenin en stratejik kurumlarını yabancı kurumlara satan, küresel sermayeye teslim olmuş bir iktidar yönetiyor bugün Türkiye’yi.

Neoconların egemenliğindeki Amerikan Emperyalizmi’nin dünyayı sürüklediği nokta budur. Peki bundan sonra ne olacak?

Açgözlülüğün esiri olan emperyalistler, elbette faturayı yine yoksula yükleyecek. Bu ulusal düzeyde de uluslararası boyutta da böyle olacak. Wall Street lobicilerinin 700 milyar dolarlık yardım paketinden mortgage ile ilgili olmayan zararları için de faydalanmaya çalışması boşuna değil... O paralar yine halkın sırtına bindirilecek, az gelişmiş ülkelerden çıkacak...

Bakmayın siz, Başbakan’ın “Ekonomik yapımız sağlam; kriz en az bizi etkiler,” demesine... O herhalde kendisini emperyalist kampta sanıyor...

Hiç yorum yok: