© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/13 Temmuz 2008
Amerika’daki Michigan Üniversitesi ülkelerin mutluluk düzeyleri üzerine araştırma yapmış. Haber gazetelere de yansıdı. 97 ülkede yapılan araştırmaya göre, en mutlu ülke Danimarka iken, Türkiye ancak 60. sıraya yerleşmiş...
Aynı haberi okuyan bir Japon arkadaşım e-posta gönderdi: “Öylesine güzel bir ülkede yaşayanların mutsuz olması üzücü...” Kısa bir turistik ziyaret için ülkemize gelen bir yabancının gözüyle bakınca Türkiye adeta cennet gibi. Korumak için ne kadar özen gösterilmese de, doğal güzelliği hala büyüleyici. Tarih ve kültür iç içe. İnsanları sıcak kanlı. Ama gel gör ki, ülkemizin siyasetinde huzur ve barış ortamı yok...
Araştırmayı yürüten ekibin başındaki Prof. Ron Inglehart, mutluluk üzerindeki en önemli etkenleri, “insanların hayatlarını istedikleri gibi yaşama özgürlüğüne sahip olmaları, sosyal eşitlik, zenginlik, barış ve huzur” olarak sıralamış.
Ülkemizin doğal güzelliklerine bakıp halkın mutsuzluğuna şaşıran arkadaşım bilmiyor ki, özellikle AKP iktidara geldiğinden bu yana bunların hiçbirisi ülkemizde yok... İnsanlar, Cumhuriyet rejimiyle elde ettikleri çağdaş ve laik yaşamı artık sürdüremeyecekleri endişesi içinde! Sosyal eşitlik çoktandır sizlere ömür! İşsizlikten kırılan yoksul halk kesimleri, karnını nasıl doyuracağını düşünmekten uyku uyuyamıyor! 18 YTL eğitim yardımı için insanlar Şanlıurfa’da birbirini eziyor...
Ama hükümetin hiç böyle dertleri yok... Hükümet, bu sorunlarla mücadele edeceği yerde, kendi özel gündemiyle meşgul... Aylardır türban için üniversite rektörleriyle, yargıyla kavga edip laikliği zayıflatmaya çalışırken, şimdi de darbe tartışmalarını alevlendirip korku imparatorluğunu kuruyor...
Kimi gazeteciler, son dönemde yaşananların bir ilk olmadığını yazıp, nededeyse olanları sıradanmış gibi göstermeye çalışıyor. Türkiye’de siyasal çekişmenin hep şiddetli olduğu doğrudur; ne yazık ki, demokrasi zaman zaman kesintiye de uğramıştır.
Fakat neredeyse Cumhuriyet’le yaşıt olanlar bile, kutuplaşmanın hiç bu kadar keskinleşmediğini, devletin saygın kurumlarının hiç böyle bir saldırıya uğramadığını söylüyor.
***
İnternette dolaşan bir mesaj var. AKP’nin açılımını “Atatürk’ten Kurtulma Partisi” diye yapmışlar... Şakası bile utanç verici... Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu değil mi Mustafa Kemal? Osmanlı’nın kullardan oluşan ümmet toplumunu ulus olma bilincine taşıyan, onun önderi olduğu devrim değil mi? Koskoca Müslüman coğrafyasında çağdaşlık seviyesine ulaşma hedefini koyan tek lider Atatürk değil mi? Emperyalizme karşı ulus iradesini egemen kılan o değil mi? Eğer bağımsız, demokratik, laik, uygar bir ülke olmaya itirazları yoksa, bu eşsiz lidere bunca nefret neden?
Bir türbanlı çıkıyor ekrana, Atatürk’ü değil Humeyni’yi sevdiğini söylüyor! Kul olmak için mi? İkinci sınıf vatandaş olmak için mi? Bir adamın dört karısından biri olmak için mi? Nedir bu din devletine duyulan özlem?
***
Türkiye, laik rejimine yönelik saldırıların yoğunlaştığı karanlık bir dönemden geçiyor.
Amerika'nın tasarladığı yeni dünya düzenine uymayan ama Türk halkının en güvendiği kurum olan Türk Silahlı Kuvvetleri, işbirlikçilerin desteğiyle yıpratılmaya çalışılıyor. Amaç, Ankara'yı emperyalizmin amaçlarına hizmet eder hale getirmek... Ortalık toz duman...
Yargı siyasallaştırılıyor. Herkes tedirgin...
Kararsızlar en büyük ikinci seçmen grubu olmuş. Umut verici alternatif bir muhalefet partisi yok...
Kimse bu çılgın gidişin nereye varacağını bilmiyor.
Böyle bir belirsizliğin içinde yaşayanlar nasıl mutlu olur ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder