28 Nisan 2008 Pazartesi

Çarpıcı Bir Sergiden Politik İzlenimler

© Zülal Kalkandelen/Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/27 Nisan 2008


Bu pazar gününü biraz daha ilginç kılabilmek adına, bu yazıyı, bugüne kadar gördüğüm en etkileyici sergiye ayırmak istedim.

Cai Guo-Qiang’ın New York Guggenheim Müzesi’ndeki “I Want To Believe” (İnanmak İstiyorum) başlıklı retrospektif sergisinden söz ediyorum.

Günümüzün önemli sanatçılarından birisi Cai Guo-Qiang. 1995’ten bu yana New York’ta yaşıyor, ama doğduğu ülke Çin’le olan bağlarını hiç koparmamış. Çocukluğu ve ilk gençliği, Mao Devrimi’nin en heyecanlı günlerine rastlamış. Bu nedenle, eserlerinde devrimin izleri var. Ayrıca Taocu kozmoloji, Budist felsefe, mitoloji, Çin efsaneleri, sosyal idealizm, şiddet ve küreselleşme, sanatçıyı belirgin bir şekilde etkilemiş.

Cai Guo-Qiang, New York’taki sergide, müzeyi “patlamaya hazır bir fişek” haline getirmek istediğini söylüyor. Bunu gerçekten de başarmış!

***

Müzeden içeri adımınızı attığınız anda tavandan asılarak sarkıtılan 6 adet gerçek otomobil görüyorsunuz. Beyaz renkli arabaların içinden, sürekli yanıp sönen neon ışıklar fışkırıyor. İlk bakışta çok eğlenceli gözüküyor, ama bir yandan da, dünyanın birçok yerinde neredeyse her gün tanık olunan araba bombalama olaylarını anımsatıyor.

Müzenin hafif yokuşlar halinde dönerek yükselen katlarını tırmandıkça, gerçek boyutta 9 adet replika kaplan çıkıyor karşımıza. Tavandan asılarak farklı şekillerde yerleştirilen kaplanların bedenlerine oklar saplanmış. Acı içinde kıvranan hayvanlar, insan ve doğa arasındaki mücadeleyi, yok olan türleri ve aşırı şiddet kullanımını anlatıyor.

Biraz daha ilerleyince, bu defa gerçek boyutta 99 adet replika kurtla karşılaşıyoruz. Giderek yerden havaya doğru yükseliyorlar, ortak bir hedefe yönelmişler. Berlin Duvarı’nı çağrıştıran kalın bir camdan duvara doğru sürü psikolojisiyle koşuyorlar. Sonunda cama toslayan kurtlar, tam bir bozguna uğrayıp yere yığılıyor. Bir inanç etrafında cahilce bir araya gelen bir toplumun, aynı hataları tekrarlama yanılgısı, bundan daha iyi nasıl anlatılır?

Birkaç adım sonra, yine tavandan asılan kocaman tahta bir gemi görüyoruz. Onun da her tarafına oklar saplanmış. Burada sanatçıya esin kaynağı olan, 2. yüzyıldan kalma bir Çin efsanesi: General Zhuge, bir gün komutasındaki gemi filosunu düşmana doğru sürmüş. Fakat gemiye askerlerin yerine samandan yapılma maket insanlar yerleştirildiği için, düşman okları kimseyi öldürmemiş; aksine gemiler geri döndüğünde, bu oklar yeni silah olarak kullanılmış. Çin, Batı’nın bilgi ve teknolojisine karşı gösterdiği aynı yaklaşımla küresel bir güç haline gelmedi mi?

***

Sergideki eserler bu kadarla sınırlı değil ama yazı için ayrılan yer bitti.

Ateşlenen barutla yapılan resimler, Batı’nın bireyciliğine karşı Çin geleneğindeki kolektivizmi öne çıkararak yerel halka birlikte yapılan yerleştirmeler ve devrim öncesi toprak sahiplerinin zulmü altında ezilen köylüleri gösteren gerçek boyutlu kil heykeller… Hepsi, bu sıra dışı sanatçının yaratıcılığının ürünü.

Sanatla ilgilenenlerin zaten yakından tanıdığı Cai Guo-Qiang ismini, ağustos ayından itibaren daha sık duyacağız. Çünkü kendisi, bu yılki Pekin Olimpiyatları’nın açılış gösterisinin görsel sanat direktörlüğünü yürütüyor.

Fakat bugünlerde Olimpiyat açılışı, işin bu sanatsal yönüyle değil, politik yönüyle gündemde. Çin’in insan hakları konusundaki tutumunu protesto etmek isteyen bazı liderler, açılışa katılmamayı planlıyor. Şu kesin ki, 2008 Olimpiyat Oyunları, hem sanatsal hem de politik açıdan farklı olacak.

Hiç yorum yok: