20 Haziran 2011 Pazartesi

İki öğretmen...

© Zülal Kalkandelen / Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 19 Haziran 2011

Türkiye’nin 2011 genel seçimi, siyaset bilimi ve siyaset sosyolojisi açısından çarpıcı sonuçlarıyla mutlaka uzun süre değerlendirilecek. Ben bugün özellikle beni çok etkileyen bir yönü üzerinde durmak istiyorum.

Seçimden çok kısa bir süre önce kamu vicdanını sarsan iki önemli olay oldu. Birincisi, 31 Mayıs’ta Başbakan Erdoğan’ın Hopa mitinginde protesto gösterilerine katılan 54 yaşındaki emekli öğretmen Metin Lokumcu hayatını yitirdi. Ne oldu Hopa’da kısaca hatırlayalım.

Doğu Karadeniz’de HES diye anılan hidroelektrik santrallerin neden olduğu doğa katliamını ve çay üreticilerinin sorunlarını dile getirmek için toplanan insanların arasındaydı Metin Lokumcu. Protesto için “Karadeniz’in asi çocukları Çaykur’u özelleştirtmeyecek”, “Su hayattır satılamaz” gibi pankartlar asılmıştı çevredeki binalara.

Nedense polis ve Başbakanlık korumaları bu pankartların indirilmesini istedi. Demokratik haklarına sahip çıkanlar direndi. Polis baktı ki kalabalık dağılmıyor, tazyikli su ve gaz bombası ile harekete geçti.

Adli tıptan alınan ilk ön rapora göre, astım bronşit hastası olan Lokumcu biber gazı ve heyecanın tetiklemesi sonucu kalp krizinden öldü. Otopside herhangi bir darbeye rastlanmadığı açıklansa da görgü tanıkları aksini söylüyor...

Bunun ardından Başbakan, “Eşkıya Hopa’ya inmiş” şeklinde bir yorumda bulundu. NTV’de Ruşen Çakır, kendisine Lokumcu konusundaki sözleri nedeniyle eleştirildiğini hatırlatınca, “Bilemem... Ben Başbakanım. Kasetleri izleyin, öğretmene yakışmayacak davranışlar içindeydi” dedi.

***

İkinci olay, ataması yapılmadan ölen kanser hastası Şafak Bay’la ilgili. Nedir Şafak Bay’ın hikayesi?

2005 yılında öğrenciyken kemik kanserine yakalandı. Ama eğitimini bırakmayarak Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nü tamamladı. Bir yandan hastalığıyla mücadele ederken, bir yandan da atanabilmek için KPSS sınavına hazırlandı.

Kendisi gibi atanamayan öğretmenlerle birlikte “Ataması Yapılamayan Öğretmenler Platformu”nu kurdu. Soruna dikkat çekmek için açlık grevi yaptı. Sekiz aydır GATA’da tedavi görüyordu. Rüyalarında bile öğrencilerini gördüğünü söylüyordu. Tek isteği, atamasının yapılmasıydı. Yapılmadı ve en sonunda kansere yenilip öldü...

***

AKP iktidarı yaklaşık dokuz yıldır ülkeyi yönetiyor. Beğenen de var, beğenmeyen de... Bu partiye oy verenin de kendine göre nedeni var, vermeyenin de...

Ancak bu iki olay karşısında insanoğlunun tepkisi ortak olmalı değil mi? Yaşamını kaybeden bir öğretmen karşısında malum tavrı takınan bir başbakan ve ölmekte olan bir öğretmenin son arzusunu yerine getirmeyen bir hükümet var karşımızda.

Her şey bir yana, AKP hükümetine karşı duyulan bütün olumlu ve olumsuz düşünceler bir yana, bir ülkede tam seçimden önce bu kadar trajik iki olay oluyorsa, o halkın bu konuda tavır göstermesi beklenir. Hopa’nın kesin olmayan sonuçlara göre % 50 oranında CHP’ye oy vermesi anlamlı ama yetmez.

Metin Lokumcu ve Şafak Bay olaylarına tepki duymak için hemşeri ya da akraba olmamız gerekmiyor. Bu gibi durumlarda mağdurlarla hiçbir ortak noktamız olmasa bile, sadece insan olduğumuz için tepki duyup tavrımızı koymamız beklenmez mi?

Oysa bu ülkede tersi oluyor, iktidar partisi oyunu artırıyor...

Merak ediyorum; iktidar partisinin yandaşları bu olayları nasıl hazmetti, yüreklerinde bu iç yakan trajedileri nasıl soğuttu?

Bu sorunun yanıtı önemli.

-

Hiç yorum yok: