© Zülal Kalkandelen / Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 15 Mayıs 2011
Başlıktaki ifade bir kitabın adı. Altbaşlık ise, “Türkiye’de Sağlığın Ticarileşmesi”. Gazetemiz yazarlarından Mustafa Sönmez’in yazdığı kitabı, İzmir Tabip Odası ile Yordam Kitap ortaklaşa yayınlamış.
1 Mayıs’ta emekçilerin sorunlarına değindiğim yazımda sağlık alanındaki olumsuz gelişmelerden de söz etmiştim. Bunun üzerine İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Ceyhun Balcı’dan bir e-posta aldım. Özellikle sağlık konusunda yazdıklarım dikkatini çekmiş. “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında yaşanan hak kayıplarını ortaya koymak için hazırlanan bu kitabı ulaştırdı bana.
Henüz geçen ay raflardaki yerini alan çalışmayı büyük bir ilgiyle okudum. Elbette “sağlıkta dönüşüm” denilen bu politika, elbette sadece AKP döneminin ürünü değil; 1990 sonrasında başlayan bir süreçtir bu.
Mustafa Sönmez, son sekiz yılda olanları şöyle özetliyor: “Türkiye’de ‘Sağlıkta Dönüşüm’ adıyla icra edilmek istenen sağlık politikalarına daha çok AKP iktidarı döneminde ağırlık verildi. 2001 krizi ile birlikte, neoliberalizmin dünyadaki en üst icra kurumları olan IMF ve Dünya Bankası tarafından telkin edilen ‘Sağlıkta Dönüşüm’ politikaları, bizzat bu kurumlarla yapılan yazışmalarda, bunlarla ilgili niyet mektuplarında yer aldı.”
***
Peki sağlık harcamalarının arttığı gözlenen bu dönemdeki politikalara neden karşıyız? Mustafa Sönmez’in satırlarından yola çıkarak ana başlıklar halinde sıralayalım:
-Türkiye’de sağlık hakkı, anayasa ve yasalarda yer almakla birlikte, bu hak yurttaşlara yeterince kullandırılmamakta, artan ölçüde hak yerine “müşteri”ye hizmet satışı olarak maddi karşılığı tahsil edilmektedir.
-Bir insan hakkı olarak sağlık hakkı, sermaye birikiminin, kar sağlamanın aracı yapılmış durumdadır. Tam gün, üniversite hastaneleri üstündeki tasarruflar, aile hekimliği vb. taşeron kullanımı operasyonların hepsi, faturanın bir kısmını hastaya yıkma anlayışına dayanıyor.
-Bazı yurttaşların sağlık hakkına erişimi mümkün olmazken, yurttaş, artan biçimde cebinden harcamalarla sağlık hizmeti almaya zorlanmaktadır. Vergi ve sigorta primi ile sağlığın finansmanına zaten katkıda bulunanlar, cebinden biraz daha sağlık harcaması yapmaya mecbur bırakılıyor.
-Sayıları 2010’da 2 milyon dolayına inmiş görünse de, sosyal sigorta kapsamının tamamen dışında kalan önemli bir nüfus var.
-2010 yılında sağlık hizmetlerinin ödeneklerindeki artış % 2,5’ta kalmış ve aynı yılın % 9,5’lik genel bütçe artışlarının gerisine düşmüş, payı da % 5,5’a gerilemiştir.
-Kamu sağlık çalışanlarının ekonomik-demokratik hakları budanıyor, hastane şartları “fabrika” şartlarına dönüştürülüyor.
-Kamu sağlık kuruluşlarında gideri en aza indirme çabasının en önemli araçlarından birisi olan taşeronluk, geçici sözleşmeyle ve düşük ücretle çalışan sayısını artırıyor.
-Kişi başına düşen sağlık harcaması dolar bazında ABD’de 7205, İsveç’te 3349, Yunanistan’da 2687, İsrail’de 2152, Polonya’da 1019, Meksika’da 824 ve Türkiye’de 767 düzeyinde.
-Sağlığın alınır satılır bir “şey” haline getirilmesi, ticarileştirilmesi, piyasalaştırılması ile tesis edilen “kapitalist tıp modeli” hızla hayatımıza egemen kılınmaya çalışılıyor.
***
Kitapta bu konularda çok daha ayrıntılı bilgiler tablolar ve belgelerle desteklenerek açıkça ortaya konulmuş. AKP döneminin sağlık politikaları konusunda, medyanın da taraflı yayıncılığı sonucunda toplumda son derece yanlış bir izlenim yaratıldığı bu dönemde böyle bir çalışmanın yapılmış olması çok önemlidir.
Sağlıkta metalaşmaya karşı olan herkesin okumasını öneririm.
-
15 Mayıs 2011 Pazar
Paran Kadar Sağlık
Etiketler:
AKP,
emek,
emek sömürüsü,
emekçi hakları,
kapitalizm,
sağlık sigortası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder