22 Mayıs 2011 Pazar

Diktatörüne Göre Amerikan Stratejisi

© Zülal Kalkandelen / Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 22 Mayıs 2011

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da son aylarda yaşanan ayaklanmalar, Batı’nın ikiyüzlü dış politikasını bir kez daha ortaya serdi. Kendilerine demokrasi öncüsü rolünü biçen Amerika ve işbirlikçilerinin, kendi çıkarları için yıllardır bu bölgedeki diktatörlere destek verdiğini herkes biliyor.

Şimdi ne oldu da birdenbire Ortadoğu halkının iyiliğini düşünmeye başladılar ve “humanitarian intervention” denilen “insani müdahale” işine soyundular?

Amerikalı muhalif dilbilimci Noam Chomsky, geçenlerde bu soruya çarpıcı bir yanıt verdi. Fairness and Accuracy in Reporting- FAIR (Habercilikte Doğruluk ve Adalet) adlı medya örgütünün 25. yılını kutlama töreninde yaptığı konuşmada temel olarak şunları söyledi Chomsky:

Amerika ve müttefikleri, Arap dünyasında gerçek bir demokrasinin kurulmasını engellemek için her şeyi yapacak. Nedeni basit. Bölge halkının ezici çoğunluğu, Amerika’yı kendi çıkarlarına karşı ana tehdit unsuru olarak görüyor. Gerçekte oldukça büyük bir kesim de İran’ın nükleer silahlara sahip olması durumunda bölgenin daha güvenli olacağını düşünüyor. Bu Mısır’da yüzde 80, diğer yerlerde de benzer oranlar söz konusu. Bölgede İran’ı tehdit olarak görenler yüzde 10 civarında. Açık ki, Amerika ve müttefikleri, halklarının isteklerini karşılayan hükümetleri istemeyecek. Çünkü o şekilde olursa, Amerika yalnızca bölgedeki kontrolünü kaybetmekle kalmaz, oradan çıkarılıp atılır.

***

Bu durumda bir Arap diktatör Amerika’yı desteklediği sürece halkının isteklerinin önemi yok. Emperyalizm böyle işliyor. Chomsky, diktatörleri ikiye ayırıp Amerika’nın bunlara göre tavrını da ilginç bir şekilde açıklıyor.

1-Petrol zengini sadık diktatör: Mısır ve Tunus’dakiler bu kategoriye giriyor. Bu favori diktatörler desteklenebildiği kadar destekleniyor. Ancak başları belaya girer ve destek olanaksız hale gelirse, mesela ordu ya da iş dünyası diktatöre karşı gelmeye başlarsa, derhal başka bir yere gönderiliyor ya da kurtulunuyor; hemen Amerika’nın demokrasi sevgisine dair bir açıklama yapılıyor ve ardından eski rejim yeni isimlerle yenileniyor. Nikaragua’da Somoza, İran’da Şah, Filipinler’de Marcos, Haiti’de Duvalier, Güney Kore’de Chun, Kongo’da Mobutu, Romanya’da Çavuşesku, Endonezya’da Suharto bu kategorinin en bilindik örnekleri.

2-Petrol zengini, ne yapacağı belli olmayan güvenilmez diktatör: Libya’da Kaddafi bu kategoride. Bu durumda yapılan daha güvenilir bir diktatör getirmek. Ancak yapılan iş tüm dünyaya “insani müdahale” olarak açıklanıyor. Hitler’in Çekoslovakya’ya girişi, Japon faşistlerin kuzeydoğu Çin’e saldırması, Mussolini’nin Etiyopya’daki savaşı bu kategorinin örnekleri.

Her iki durumda da gerekenin yapılması için uygun koşulların bizzat Amerika tarafından yaratılacağını söylüyor Chomsky.

Bunları yaparken en önemli noktalardan biri olarak, medyanın haberlerinde mutlaka koltuğundan edilecek diktatörün “bölgedeki istikrarı bozmaya çalıştığını” ısrarla vurgulamasını gösteriyor. “Stability” (istikrar) sözcüğünün aslında “Amerikan çıkarlarına uygunluk” anlamına geldiğini belirtiyor.

Noam Chomsky’nin basit bir mantıkla ortaya koyduğu bu durum, bana göre bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki durumu çok net bir biçimde açıklıyor. Bölgedeki bütün ülkelerin bu olaylardan ders alması gerekir.

Özellikle de bariz bir şekilde diktatörleşme eğilimi gösteren politikacılar tarafından yönetilen ülkeler akıllarını başlarına toplamalı...

-

Hiç yorum yok: