23 Ocak 2011 Pazar

Dünya tükenirken...

© Zülal Kalkandelen/ DÜNYALI YAZILAR
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 23 Ocak 2011

Piyasa ekonomisi, çevre krizine bir çözüm getirmeyecek. Bu kez Nuh’un Gemisi olmayacak. Eğer var olan durumu değiştirmezsek, en kötüsüyle karşı karşıya kalacağız. Gelecek beş ya da yedi yıl içinde küresel iklim değişikliği nedeniyle 100 milyon insan mülteci durumuna düşecek ve bu da siyasi sorunlar yaratacak. Ya kendimizi koruyacağız ya da hep birlikte yok olacağız.

Bu uyarıyı yapan, Brezilya’daki Rio de Janeiro Devlet Üniversitesi’nde etik, çevrebilim ve din felsefesi dersleri veren, 60’tan fazla kitabın yazarı Profesör Leonardo Boff.

Dünyanın acil sorunlarına karşı pratik çözümler üzerinde çalışanlara verilen ve alternatif Nobel olarak da bilinen The Right Livelihood Award’u (Doğru Yaşam Ödülü) 2001’de kazanan isimlerden birisi. 20 yıldır çevre hareketine çok önemli desteklerde bulunan bir bilim insanı.

Prof. Boff, Tierramerica internet portalına verdiği röportajda, dünyanın gidişatına yön veren ülkelerin, yeryüzü kaynaklarını süresiz olarak kullanabilecekleri bir kasa gibi gördüğünü söylüyor. Bu yüzden, doğadaki varlıkların haklarını tanımıyor ve onları sadece birer üretim malzemesi olarak değerlendiriyorlar.

Bu sorunu yaratan, sistemin kendisi olduğundan, her ülke aynı sistem içinde büyümek amacıyla doğayı katletmeyi sürdürürse, çözüm bulunamayacak. Çünkü zaten doğanın yenileyebileceği kaynağın % 30 fazlası tüketiliyor.

***

Peki bu durumda, Boff’un önerdiği çözüm nedir?

İnsanoğlu, doğayla olan vahşi ilişkisini değiştirecek. Gerekli fonlara ve teknolojiye sahip olan dünyada bunu yapmak için siyasi istek ve duyarlılık eksik. Bunun değişmesi için herkes işbirliğine gidecek ve doğa için el ele verecek.

Nasıl olacak bu?

Bu konuda öne çıkan bazı örnek hareketler var. Örneğin uluslararası köylü hareketi Via Campesina.

1993’te ilk kongresi düzenlenen Via Campesina, dünyada çevre bilincinin gelişmesi ve doğa katliamlarını sona erdirmek için ortak eylemler düzenliyor. Şu anda 69 ülkeden 148 örgüt bu harekete üye. Türkiye’den tek üyeleri Çiftçi-Sen; ama Asya, Avrupa, Afrika ve Amerika’da yaygın bir dayanışma sağlamış durumdalar.

Bir diğer örnek de, Brezilya’daki Topraksız İşçiler hareketi (MST). Latin Amerika’nın en büyük sosyal hareketi MST’nin 23 ülkeden toplam 1.5 milyon topraksız üyesi var. Brezilya, dünyada toprakların en eşitsiz dağıtıldığı ülke; toprak sahiplerinin yüzde 1.6’sı, tarıma elverişli toprakların yüzde 46.8’ini kontrol ediyor.

MST, toplumun dikkatini toprak sorununa çekmek için yoksulları örgütlüyor. Bugüne kadar toprak işgalleriyle milyonlarca insan için toprak elde ettiler. Bu topraklarda kooperatifler, okullar ve klinikler yaptılar.

***

Bütün bu örgütlenmelerin amacı, sosyalizme doğru hareket etmek için yapısal değişiklikler yapmak. Via Campesina, MST gibi hareketler, yoksul toplum kesimleri arasında dayanışmayı güçlendirip bu yapısal değişiklikler için zemin oluşturuyor.

Prof. Boff, yaşanmakta olan sorunu bir para sorunu olarak görmüyor. Doğada denge sağlanması, ona göre insanlığın ortak görevi. Ancak bu dengenin, sorunların asıl yaratıcısı kapitalizm ile kurulmayacağı açık...

Yaşadığımız ülkede de, 6094 Sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu’nda yaptığı bir değişiklikle, bugüne kadar korunmuş tüm alanları hidroelektrik santrali inşaatlarına açan bir iktidar iş başında. Kültürel varlıkları, tarihi dokuları, SİT alanlarını talan eden anlayış egemen...

Ama yılmak yok. Bu aşamada herkes kendi üzerine düşeni yapıp doğa katliamına karşı çıkarsa, hepimiz için umut doğabilir.

Unutmayalım; Prof. Boff’un dediği gibi bizim için Nuh’un Gemisi yok; ya önlem alırız ya da hep birlikte yok oluruz...

-

Hiç yorum yok: