1 Aralık 2009 Salı

İnsanı ve sokağı tanımak

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 29 Kasım 2009

Kendisini dünyanın merkezi sanan, devamlı kendine odaklanan insanlardan sıkılırım ben... Benmerkezciliğin giderek daha çok yayıldığı bir dünyaya tepkidir belki de...

Bir de neden ünlü olduklarını bilmediğimiz ama televizyon ve gazetelerde hep gördüğümüz insanlardan sıkılırım. Nedense medyanın olmazsa olmazı haline gelmiştir onlar da...

Oysa sokaklar birbirinden ilginç öykülerle dolu... Sıradan bulunarak kenara itilenler, aslında hayatlarını çeşitli mucizelerle sürdüren, inanılmaz öykülerin kahramanları...

Bugün o insanlara ve sokaklara bakan iki çalışmadan söz edeceğim. İkisi de o kadar ilginç ki, neden bizde bu tür çalışmalar yapılmıyor diye düşünüyor insan...

***

Bir süre önce internette bir kitap adına rastladım: Bicycle Diaries... Sadece kitabın adını görmek bile içimin cız etmesine neden oldu. Hep hayalini kurduğum bir proje olduğunu hemen anladım...

Birisi, bisiklete atlayıp tanımadığı yerlere gitmiş ve kendisinden uzaklaşıp çevresinde gördüklerini yazmış olmalıydı... Evet, birisi aynen bunu yapmıştı... Ama yazarın ismini görünce, ilk anda hissettiğim o hafif üzüntü yerini sevince bıraktı. Çünkü yazan David Byrne’dü!

Müzik ve sanatla ilgilenenlerin iyi bildiği bir isim Byrne. İskoç kökenli 57 yaşında bir Amerikalı... Herkes, onu daha çok 70 ve 80’lerin ünlü rock grubu Talking Heads’in vokalisti/ gitaristi olarak tanıyor.

Ama aynı zamanda film, fotoğraf, opera ve multimedia alanında çalışmalar yapan, Grammy, Oscar ve Altın Küre ödüllü çok yönlü bir sanatçı David Byrne. Ayrıca daha önce yazdığı beş kitabı var.

Byrne, 1980’li yılların sonunda katlanabilir bisikletlerin varlığını keşfedince, seyahat ettiği her yere bisikletini de yanında götürmüş ve tuttuğu notları kitaplaştırmış.

Kitaptaki gözlemler, Berlin, İstanbul, Manila, Buenos Aires, Sidney, Londra, San Francisco, New York, New Orleans, Detroit, Pittsburgh, Teksas ve Ohio günlüklerinden oluşuyor. Farklı kentlerdeki mimari, kültür, toplumsal yaşam, küreselleşme ve politika gibi konularda yapılan gözlemler, derin bir bilgi birikiminin süzgecinden geçirilerek aktarılıyor.

İstanbul’da daha çok müzisyenler ve sanat yaşamı konu edilmiş. Türkiye'ye birkaç kez gelmiş David Byrne. Kaotik trafikten söz ederek, İstanbul’da bisikletle gezmenin deli işi olduğunu söylüyor. “Ama son yıllarda yollar kalabalıktan öyle tıkandı ki, ben bisiklet üzerinde ilerleyebiliyorum,” diyor...

Çok sevdiği İstanbul’da giderek yayılan çirkin binaları, Batılılaşma ile geleneksel dini yaşam tarzı arasındaki karşıtlığı, fakirle zengin arasındaki uçurumu anlatıyor...

Kimi zaman da komik benzetmeler yapıyor. Örneğin, bir ziyaretinde tanıştığı İngilizce konuşmayan kültür bakanını İngiliz komedi grubu Monty Python karakterlerinden Mr. Creosote’ye benzetiyor. Patlayana kadar yiyen koca cüsseli, küçük gözlü bir tip...

***

İkinci proje ise, film yönetmeni David Lynch’in “Interview Project” adlı çalışması. Amerika’nın batısından doğusuna uzanan 40.000 km’lik bir yolda rastgele bulunan insanlarla röportajlar yapılmış...

70 gün süren bu yolculuğun amacı, insanları tanımak; çocukluk rüyalarını, umutlarını, pişmanlıklarını öğrenmek, yaşadıkları yerleri görmek... Lynch ve ekibi, röportajların videolarını www.interviewproject.davidlynch.com adresindeki sitede yayınlıyor.

Farklı öyküler duymak isterseniz, bu iki çalışmaya bir göz atın derim.

1 yorum:

Nevin dedi ki...

NTV'de oyle bir program yok mu? Simdi ismini hatirliyamiyacagim ama kivircik sacli bir adam Turkiyenin her yerini elinde bir mikrofonla geziyor....

Ilginc bir suru karakter ile tanisiyor. Koylulerle roportaj yapiyor etc... cok guzel bir program di...

simdi hatirliyamadim o programin ismini...