16 Kasım 2009 Pazartesi

Kapitalizmin Amerika Maceraları...

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 15 Kasım 2009

Amerika’daki sağlık sigortası tartışmalarını büyük bir dikkatle izliyorum. Çünkü dünyanın en gelişmiş ülkesinin, 21. yüzyılda 47 milyon vatandaşını sigortasız yaşatma hikâyesi gerçekten ilginç...

Ben bu yazıyı yazdığım sırada, Amerika’da bu konuda önemli bir gelişme oldu. Temsilciler Meclisi, sağlık sigortasında reform yapan tasarıyı onayladı. 435 üyeli Meclis’te 215 ret oyuna karşılık 220 kabul oyu verildi.

Ama tasarının yasalaşması için, Senato’nun onayından da geçmesi gerekiyor. 100 üyeli Senato’da çoğunluk 60 kişiyle Demokratların, fakat oradan tasarıyı geçirmenin çok da kolay olmayacağı görülüyor. Çünkü Demokratların bir kısmı tasarıya karşı...

Temcilciler Meclisi’ndeki oylama, tahminimce medyaya Obama’nın büyük başarısı olarak yansıyacak. Doğrusu, sağlık sigortası konusu Amerika’yı birbirine kattığı için öyle yorumlanması fazla şaşırtıcı değil...

Fakat işin bir başka gerçeği de, o oylamada 39 Demokrat Partili üyenin aleyhte oy vermiş olması... Üstelik bunların arasında Ohio temcilcisi Dennis Kucinich de var. Kucinich, daha önce sağlık sigortasında “single-payer” (tek ödeyici) denilen merkezi devlet sorumluluğundaki sistemi öngören bir değişiklik önergesi hazırlamıştı.

Bu önerge, iki partinin de katıldığı bir komisyonda oylanıp tasarıya eklenmişti. Kucinich’in yeni kabul edilen tasarıya karşı çıkmasının nedeni, bu değişikliğin metinden çıkarılması...

Kanada ve Avustralya’da örnekleri uygulanan bu sistemde, merkezi ya da federal hükümet, bütün sağlık harcamaları için ortak bir fon kullanıyor ve ihtiyacı olanların sağlık harcamaları da o ortak havuzdan, tek bir elden karşılanıyor.

Bu sistemin en önemli özelliği, aradan özel sigorta şirketlerinin çıkarılması. Eğer Kucinich’in önerisi kabul görseydi, hem hastanelerin sigorta şirketleri ile uğraşmak için harcadıkları zaman ve paradan tasarruf edilecek, hem de böylece vatandaşa yansıyan fatura azalacaktı. Şu anda Amerika’da sağlık için harcanan her 1 doların 31 senti, bu tür bürokratik işlemlerin yapılması için sigorta şirketlerine gidiyor...

Demokratların Temcilciler Meclisi’nde 256 üyesi var ama kamu finansmanının kabulü için gereken 218 oyu bulamadılar. Sonuçta, Obama baktı ki olmuyor; çoğunluk oyunu sağlamak için ciddi ödünler verdi...

Obama için zafer olarak görülen tasarı, bana göre, Amerikan solu ve Demokratlar açısından bir geri adımdır. Çünkü Obama, devletin her vatandaşa sağlık sigortası sağlayacağı sözünü vermişti...

Oysa yeni tasarıya göre, her Amerikan vatandaşı, devletin ya da özel şirketlerin sunduğu sigorta planlarından birisini satın almak zorunda. Kamu finansmanı, ancak yoksulluk sınırının belli bir oranda altında kalanlar için söz konusu olabiliyor...

İlerici Demokratlar, bu sistemin yaklaşık 21 milyon Amerikalı’yı özel sigorta almak zorunda bırakacağını, ödenecek primlerin artacağını ve kazananın halk değil, özel sigorta şirketleri olacağını söylüyor...

Bu durumda, Kucinich’in dediği gibi, sağlık sisteminde bir reformdan çok, sigorta şirketleri için bir tür kurtarma paketinden söz edilebilir...

Kapitalizmin Amerika’daki ilginç maceraları devam ediyor... Bir temel insan hakkı olan sağlıklı yaşam, dünyanın en zengin ülkesinde bir hayal... Obama yönetiminin, sağlık sigortasında kamu finansmanının zorunlu olmadığını söylediği günden bu yana da, borsada sigorta şirketlerinin hisseleri yükselişte...

Bu tasarıyla sigortasız sayısı bir ölçüde azalacak olsa da, perde arkasında dönen asıl dolap budur...

2 yorum:

atav dedi ki...

Merhaba
Bence yazınızda önemli bir tutarsızlık var çünkü Amerika'yı Dünya'nın en "gelişmiş" ülkesi olarak tanımladıktan sonra devlet mekanizmasını temsil eden bir hükümetin sermaye birikimini destekleyecek nitelikte bir karar almasını ve bunu bir hak olan sağlık üzerinden yapmasını en "gelişmiş" ülkede bir yanlış olarak yorumlamışsınız. Halbu ki başlıkta kullandığınız kapitalizmin bir sistem olarak mantığı tam da bu değil midir?. Kapitalist mantık içerisinde "gelişmişlik" olarak tanımlanan olgu, kaynak aktarımının ve sermaye birikim mekanizmasının hayatın ne kadar fazla yönünü ele geçirmiş olmasıyla doğru orantılıdır. Bir toplulukta sağlık, eğitim, eğlence, aile, evlilik, boşanma, çocuk, sevgi, düşünce, bilgi, su (dünya su forumu), barınma vb. insan hayatındaki bütün unsurlar metalaştıkça ve dolayısıyla sermaye birikimine konu oldukça o topluluk kapitalistleşmiş yani ana akım dil içerisinde "gelişmiş" olacaktır. Dolayısıyla en "gelişmmiş" ülkede bu saydıklarımın en uç öreneklerinin yaşanması doğaldır bence.
Beni yanlış anlamamanızı umut ederek katı bir eleştiri veya propaganda için değil, Yüksek Lisans tezini İdris Küçükömer üzerine yazan birisinin ne söylemek istediğimi anlayacağını düşündüğüm için yazdım bu yorumu.

Zülâl Kalkandelen dedi ki...

Yorumunuz için teşekkür ederim. Benim yazıdaki amacım da zaten o çarpıklığı ortaya koymaktı. Amerika, bugün dünyanın en gelişmiş ülkesi olarak değerlendiriliyor. Oysa, bana göre, kapitalizmin gelişmiş olması bir ülkeyi "gelişmiş" yapmaz. Sağlık sigortası örneği bu durumu çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. O "gelişmiş" denilen ülke, milyonlarca vatandaşını sigortasız yaşatıyor. Yazıda bir ironi var. Onu daha belirgin kılmak için gelişmiş sözcüğünü tırnak işareti içine almak faydalı olabilirdi. Ama ben yazının içeriğinden o ironinin anlaşılacağını düşünmüştüm.