6 Nisan 2009 Pazartesi

Kaçırılan Anlar...

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 5 Nisan 2009

New York metrosunda bir trende oturuyorum. Etrafa göz gezdiriyorum; herkesin elinde ya Blackberry var ya da iPhone...

Sanki bir reklam filmi için özel olarak tasarlanmış bir sahneyi yaşıyoruz... Yönetmen komut veriyor: “Herkes tüm dikkatini elindeki alete versin! Kimse başka bir şeyle ilgilenmesin!

Dakikalar geçiyor ama sahne değişmiyor. Trenden iniyorum, bir kafeye giriyorum. Bu defa aynı masada birlikte oturan insanlar var ama ellerinin altında yine aynı aletler duruyor. Konuşur gibi yapıyorlar ama bir yandan da Blackberry’den gelen mesajlarına bakıyorlar...

Az sonra buluşacağım kişi giriyor kafeye. Telaş içinde paltosunu çıkarıyor; çantasından bir iPhone çıkarıp masanın üzerine koyuyor. Konuşmaya başlıyoruz, fakat telefon rahat vermiyor... Özür dileyip arayanla konuşuyor.

Sonra telefonu kapatıyor ve iki dakika geçmeden yine mesajlarını kontrol etmek istiyor. Mesajlardan bazılarına yanıt vermesi gerektiği için başlıyor ufacık tuşlara basmaya... Öyle alışmış ki hızlı hızlı yazmaya, parmakları uçuşuyor küçücük aletin üzerinde...

Sonunda yazmayı bitiriyor ve telefonu yine masanın üzerine bırakıyor. Fakat bakışlarından belli ki, aklı, yazdığı yanıtlara gelecek yeni yanıtlarda... Bu defa hem konuşuyor, hem de gelen mesajları kontrol ediyor.

O, ben ve telefon arasındaki yarım saatlik buluşmanın sonuna geldiğimizde dönüp şöyle diyor: “Bir dahaki sefere daha uzun görüşelim, yemek yiyelim. Ben bir şey anlamadım bu defa...

Telefonun da aramıza katıldığı böyle bir üçlü buluşmanın ne kadar çekilmez olacağının farkında değil mi, yoksa şaka mı yapıyor?

New York’ta bir süre kalınca benim yaşadığım bu olayın aslında çok sıradan olduğunu görüyorsunuz. Üstelik bu teknolojik bağımlılık, sadece bu kentle sınırlı da değil...

Bir süre önce Conan O’Brien’ın New York’ta yaptığı son şovlardan birine ünlü komedyen Jerry Seinfeld katılmıştı. O’Brien, Jay Leno’nun yerine “Tonight” şovu sunmak üzere Los Angeles’a taşındığı için, Seinfeld’e bu kent hakkındaki önerilerini sormuştu.

Los Angeles’taki insanların karşısındakiyle konuşur gibi yapıp, bir yandan da Blackberry’deki mesajları okuduğunu anlattı Seinfeld: “Bu aletin üzerinde bir sürü düğme var ve senin suratından daha ilginç der gibi bakarlar insana... Büyük bir kabalık bu! Ben hiç buluştuğum insanın suratına karşı kitap açıp okuyor muyum?

Karşılıklı kahve içmenin keyfine varıp anı yaşamaktansa, silmediğiniz sürece telefonunuzda sonsuza kadar kayıtlı kalabilecek bir mesajı yakalamaya çalışmanın mantığını anlayabilmiş değilim...

Mobil internet erişimi sağlayan bu telefonlar, burada adeta insanların yeni bir organı gibi olmuş. Kazara onlar olmadan sokağa adım atarlarsa, düşünme yeteneklerini kaybedecek gibi duruyorlar...

Jose Saramago, müthiş romanı “Blindness”ı (Körlük) yeniden yazsa, teknolojik bağımlılığın vardığı bu son noktayı da dikkate alırdı belki... Bulaşıcı bir virüs nedeniyle görme yeteneğini kaybeden insanlar, mobil internet olmadan hayatlarını nasıl sürdürecek? Her şeyin sesli iletişime dönüşmesi sorunu çözer mi?

Bu yazdıklarımdan teknolojiye karşı olduğumu düşünmeyin... Bu alandaki gelişmeleri her zaman büyük ilgiyle izliyorum. İnsanoğlunun ihtiyaçları doğrultusunda teknolojiyi geliştirmesi, gerçekten hayranlık verici.

Sorun, insanın kendi geliştirdiği teknolojiye giderek tutsak olması... Bu tür aletlere bağımlı hale gelip, gereğinden fazla zamanı onlarla geçirirsek, zamandan tasarruf eder miyiz? Kaçırdığımız anlar birikip hayat kalitemizi yükseltir mi?

1 yorum:

Nevin dedi ki...

Zulal, yazdiklarin o kadar dogruki, hep suratimda bir gulumseme ile okudum....

Ben daha once soylemisimdir belki, Manhattan'da yasiyorum, ve dedigin gibi, herkezin elinde bir alet. Bir nevi, tamamen insan iliskisini kaybetmek uzere olan bir sehir gibi burasi. Mesela, asansore bindigimde, herkez ya mail kontrol ediyor, yada internete bir seyler bakiyor... kimse kafasini kaldiripta merhaba demiyor... benimde iphone'um var, ve arada kendimi kaybetmiyorum desem yalan olur. Ozelikle, birilerini beklerken, zaman doldurmak icin mukemmel!

Bir sekilde, oyle veya boyle, ne internetsiz, nede telefonsuz yasimaz hale geldik... bende dahil ...!