© Zülal Kalkandelen /Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/6 Mart 2008
20 Ocak 2009’da göreve başlayacak 44. ABD Başkanı kim olacak?
Bu soru, bir yılı aşkın bir süredir gündemimizde.
Dünyanın gidişatına yön veren en yetkili liderin koltuğunda dört yıl boyunca kimin oturacağı, bu gezegende yaşayan herkesin hayatını bir şekilde etkileyecek önemli bir konu.
Acaba o koltuğa sertlik yanlısı bir şahin mi oturacak, yoksa diyaloğa daha açık bir Demokrat mı?
Arizona Senatörü John McCain’in, Cumhuriyetçi Parti’den başkan adayı olacağı kesinleşince, şimdi tüm dikkatler Demokrat Parti’ye çevrildi.
Bu partinin kurallarına göre, başkan adayı olabilmek için 2025 delegenin kazanılması gerekiyor. Bizim tek parti dönemindeki ikinci seçmenlere benzeyen bu delegeler, bağımsız değil; kendi eyaletlerinden çıkan sonucu uygulamakla görevliler.
Bugüne kadar yapılan ön seçimler, Hillary Clinton ile Barack Obama arasında büyük bir yarışa sahne oldu.
Fakat durum öyle bir aşamaya geldi ki, bundan sonraki bütün ön seçimleri Clinton kazansa da, eyalet delegeleri bazında önde giden Obama’ya yetişmesi pek olanaklı görünmüyor.
Kalan seçimlerin hepsini Obama’nın kazanması durumunda ise, onun da adaylığı garanti değil.
Bu durumda, sonucu belirleyecek olan “süper delegeler” kilit konumuna geldi.
Peki, kim bu süper delegeler?
Partinin seçilmiş valileri, belediye başkanları, Kongre üyeleri, Demokrat Parti Ulusal Komite üyeleri, eski başkanlar ve parti liderleri. Toplam 796 kişi; yani kongrede oy kullanacak 4049 delegenin yaklaşık % 20’si; adaylık için gerekli olan 2025 delegenin % 40’ı.
Bu süper delegelerin yetkileri gerçekten süper.
Başkan adayının belirleneceği kongrede bağımsız bir şekilde istedikleri adaya oy verebiliyorlar Hangi adayı destekleyeceğini önceden açıklayanlar olduğu gibi, son ana kadar karar vermeyenler ya da kongrede karar değiştirenler de var.
İşte bu 796 kişi, Clinton ile Obama’nın kaderini belirleyecek.
Son verilere göre, Clinton’ın 244, Obama’nın 205 süper delegesi var, geriye kalanlar ise henüz kararsız.
Görünen o ki, en son 7 Haziran’da Porto Riko’da yapılacak ön seçime kadar, her iki aday adayı da sayılarla ince hesaplar yapmayı sürdürecek. Bu belirsizliğin, John McCain karşısında Demokrat adayların şansını zayıflattığı bir gerçek.
Belli ki, süper delegelerin bir kısmı, oylarını, genel seçimde John McCain’i hangi adayın yenebileceğine bakarak belirleyecek.
71 yaşındaki Bush destekli muhafazakar McCain, halk nezdinde saygın bir savaş gazisi. Böyle bir adaya karşı, 60 yaşında, beyaz bir eski first lady mi, yoksa Müslüman bir baba ile Hıristiyan bir annenin, siyah ırka mensup, 46 yaşındaki senatör oğlu mu daha başarılı olur?
Aslında doğuştan gelen bu özellikler yerine, adayların kendi iradeleriyle ortaya koydukları politikalara odaklanılsa, yanıtı bulmak çok da zor değil.
Bu arada kimi Demokratlar, süper delege lobisinin kızışmasından çok rahatsız. Çünkü süper delegeler kendi eyaletlerinde çıkan sonuca uygun yönde oy vermezlerse, bu, seçmenden daha az oy alan adayın desteklenmesi sonucunu doğuracak.
Partideki sıkıntının nedeni de bu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder