24 Mart 2008 Pazartesi

Medyaya Güven Sorunu

© Zülal Kalkandelen/Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/23 Mart 2008


Geçenlerde gazetelerde bir manşet vardı: “Medyaya güven içler acısı!”

Neden?

Avrupa Birliği’nin kamuoyu araştırmalarını yürüten Eurobarometre’nin Türkiye Ulusal Raporu’na göre, Türk halkının medyaya güveni yüzde 28 düzeyinde.

Medya çalışanları bu raporu haber yaptılar, ama sonrasında üzerinde tartıştılar mı?

Hayır.

Bunun nedenlerini belirleyip çözüm yolları aradılar mı?

Hayır.

Kimsenin hakkını yemeyelim; bazı uyarılar yapılıyor, bireysel düzeyde bazı çabalar da var, ama bunlar çözüm için yeterli değil.

Peki neden medya kuruluşları, mesleğin saygınlığını koruyacak önlemler almak için bir araya gelmiyorlar?

İktidarla olan çıkar ilişkileri, holding medyasının üzerine ölü toprağı serpti de ondan mı?

***

Bizdekine benzer bir güven sorunu, Amerika’da da var. Harris Interactive tarafından yapılan son kamuoyu araştırmasına göre, Amerikalıların % 54’ü basına güvenmiyor. Bu oran, televizyonlarda % 46, internet haberlerinde % 34, radyolarda % 32.

Amerikan medyası, General Electric, AOL Time Warner, Walt Disney, News Corp., CBS ve Viacom gibi büyük şirketlerin kontrolu altında.

Bu dev şirketlerin oluşturduğu blok karşısında medyanın tarafsızlığını korumaya yönelik bazı girişimler yürütülüyor. Bunlardan birisi de, “Media For Democracy” (Demokrasi İçin Medya) adlı sivil toplum hareketi.

Kampanya kapsamında imzaya açılan bildiride yer alan şu soru oldukça düşündürücü:

“Irak’ın işgalinin 5. yılında, Afganistan’daki çatışma giderek artıp İran’la savaş tehdidi büyürken, medyanın bugün daha iyi çalıştığını, Irak’ın işgali için utanç verici bir şekilde amigoluk yaptığı günlere göre işini daha iyi yaptığını dürüstlükle söyleyebilir misiniz?”

Olumlu yanıt verenlerin azlığı ortada.

Irak’a saldırıyı tüm gücüyle destekleyen Amerikan medyası, şimdi de İran’a karşı saldırıyı teşvik ediyor.

Amaç, Beyaz Saray’a yaranmak olunca, bu çok da şaşırtıcı değil. Bir de savaş dönemlerinde gazetelerin çok sattığı, televizyonların daha fazla izlendiği gerçeği göz önünde bulundurulunca, reklam pastasından daha çok faydalanmak isteyen medyanın savaş çığırtkanlığının nedeni açıkça görülüyor.

***

Fakat sorun da tam bu noktada başlıyor.

Asıl hedef kitlesi (alıcısı) olan halkın gözünde güvenilirliğini kaybeden medyanın geleceği ne olacak?

Bu durumda medya çalışanlarının kendilerine sormaları gereken soru şu:

“Okuyucunun, dinleyicinin ya da izleyicinin güvenini kazanmak için ne yapmalı?”

Demokrasi İçin Medya hareketinin talep listesi, bizim medya için de yol gösterici olabilir:

-Sadece bize bizi anlatan haberler yerine, farklı bakış açılarını da aktaran haberler.

-Güçlü kişilerin açıklamalarını stenocu gibi yazan gazeteciler yerine, onları sorgulayan haberciler.

-Siyasi gelişmelerin bağımsız bir şekilde değerlendirilmesi.

-Yolsuzluk soruşturmalarının izlenmesi.

-Savaş bölgesindeki durumu yansıtan gerçek fotoğrafların kullanılması ve bazı görüntülerin kamuoyundan gizlenmemesi.

Kısacası talep edilen, gerçek gazetecilikle ortaya konacak doğrular…

Ne dersiniz, uygulaması çok zor bir liste mi?

Hiç yorum yok: