24 Mayıs 2012 Perşembe

Tutarsızlık

© Zülal Kalkandelen / Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi / 27 Mayıs 2012

Twitter’ın faydalarından birisi, bazen ıskalayabileceğiniz yazıları görmenizi sağlaması. Geçenlerde bu sayede bir yazıya rastladım. Ece Temelkuran, bir süredir Lübnan’da yayımlanan Hizbullah’a yakın El Akhbar gazetesine makaleler yazıyor. Bu konudaki haberleri bizim medyadan izlemiştim ama yazılarını okumamıştım. Ta ki 11 Mayıs tarihli makalesine verilen bağlantıyı Twitter’da görene kadar...

‘Dubaiziation’ versus... what?” başlığını taşıyan yazısına Viyana’da gerçekleştirilen Bruno Kreisky Forum’da kendisine sorulan “Türkiye’nin İslamileştirildiğini düşünüyor musunuz?” sorusu ile başlıyor Temelkuran.

Bu sorudan hoşnut olmadığını da şöyle anlatıyor. “Sadece sorması kolay ya da yanıtlaması neredeyse olanaksız olduğundan değil, Avrupalıların Doğu Avrupa ve Ortadoğu demokrasileri ile ilgili beklentileri o kadar düşük ki, Türkiye hakkında konuşulduğunda İslamileştirmenin eskiden beri gelen dehşetine odaklanmayı tercih ediyorlar.

Aslında Viyana’da o soruyu soran kişi, Türkiye ile ilgili en temel sorunlardan birini işaret etmiş ama Temelkuran aynı görüşte değil; “Olabilir de olmayabilir de. Ama asıl sorun bu değil” diyerek yanıtlamış soruyu.

Bunu anlatıp görüşünü pekiştirmek için şu satırlarla devam ediyor makalesine: “Ben hâlâ gerçek sorunun, toplumun İslamileştirilmesi ya da yükselen muhafazakarlaşma değil, ülke doğasının ‘Dubaileştirilmesi’, dolayısıyla alışveriş merkezleri olduğunu düşünüyorum.

Yazının geri kalanında, ülkenin her yerinde mantar gibi biten alışveriş merkezlerinin gerek genel görüntü olarak gerekse toplumun kültürel yapısında yarattığı travmalar anlatılmış. O bölüme bir itirazım yok elbette ama giriş kısmına takıldım. Siyasi İslam ve Cemaat toplumu her alanda giderek baskı altına alır, 4 + 4 + 4 yasasıyla imam hatiplerin orta kısmı açılıp, ortaokul ve liselerde Kuran-ı Kerim ve Peygamberin hayatı sözde seçmeli ders olarak müfredata girerken, Temelkuran, asıl sorun siyasi İslam değildir diyor.

Belediye başkanları kentlerde alkollü içkiyi yasaklamaya cesaret ediyor, bütün Batı medyasında Türkiye’den artık “Müslüman demokrasi” diye söz ediliyor, anayasasında sözde de olsa hâlâ laik olduğu yazan bir ülkede Başbakan “tek din” nutuğu atıp, tepki gelince “dilim sürçtü” diyor; ama sol görüşlü bir gazeteci muhafazakarlaşmayı temel sorun olarak görmüyor.

The New York Times gazetesi bile “Türkiye, ABD’de inzivaya çekilmiş din adamının egemenliğini hissediyor” diye başlık atıyor, Amerikalı diplomatlar Cemaat hakkında, “Nüfuz ve güç istedikleri açık. Laik Türkiye’ye meydan okumak ve ülkeyi daha İslami bir yöne götürmek konusunda gizli bir ajandaları olduğundan endişeleniyoruz” diyor, International Herald TribuneTürkiye’deki gölge güç büyüyor” yazıyor; ama Temelkuran bunu dert etmiyor.

Acaba hangi aşamada dert edecek?

Fakat burada bir gariplik yok mu? Kendisinin de arkadaşım dediği gazeteci Ahmet Şık, “Dokunan yanar!” demedi mi? Ne demek istedi bununla? Türkiye’nin giderek daha radikal bir İslami yöne çekilmesinden Batı bile endişe duymaya başlamışken, Temelkuran’ın gidip yurtdışında “Asıl sorun bu değil” demesi, sonuçta kendi düşüncesidir, istediğini savunabilir; ama tutarsızlığını eleştirmek de bizim hakkımız.

Ülkenin siyasi İslam’ın baskısının altına alınması, hukuku geri plana iten, otoriter bir yönetim doğurdu. Dubaileştirme, rant peşinde gözü dönen kapitalist açgözlülüğün sonucu. İkisi de kuşkusuz Türkiye’nin temel sorunudur.

2 yorum:

Tuğrul Çelik dedi ki...

Zülal Hanım,
Lübnan'a gidip 'Dubaiziation' hakkında yazı yazanların Türkiye'de yükselen faşizmden bahsetmemesi kadar normal bir şey olamaz. Bakış açısıyla alakalı...
Bugünkü iktidar baskıcı ve Şeriatçı karakterinin yanında bugün tüm Ortadoğu'yu yeni bir kutuplaşmaya çekiyor ve Türkiye'yi de bu kutuplaşmada hedef haline getiriyor.
Adına önce sıfır sorun diyorlardı, şimdi yeni Osmanlı... Bir tek sonucu var, neredeyse tüm komşularla düşmanız...
Ortadoğu'nun çekildiği yeni kamplaşmanın gün yüzüne çıkmaya başladığı yerlerden birisi de bilindiği gibi Lübnan... Suriye yanlısı Nusayrilerle Sünni güçlerin çatışma haberleri gelmeye başladı. Ve bu tüm Ortadoğu'nun gittiği mezhep savaşının bir cephesi sadece... Tüm bunların ateşleyicisi de malum... Ece Hanım'ın bizzat yaşadığı Lübnan'da ve Türkiye'de bazı şeyleri görmeyi tercih etmemesi, gerçek olmadıkları anlamına gelmez...

Ahmet Dizioğlu dedi ki...

Türkiye'nin dünya üzerindeki politik yönü belli oldu, Ortadoğu ülkeleri için kapitalist İslam rol modeli, %11 büyümesi ve globel dünyanın desteği ile sistem olarak sosyalist(devletçi) İslam ülkelerini kapitalist İslam ülkelerine çevrilmesini sağlayacak, umarım bu arada yol kazasına uğrayıp İslami fasizm e kaymaz.