© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 4 Temmuz 2010
Amerika’da bir süre önce önemli bir görev değişikliği oldu. Ulusal İstihbarat Direktörü Dennis Blair, 16 aydır sürdürdüğü görevinden istifa etti; Obama, onun yerine James R. Clapper Jr.'ı atadı. Bu haber, Türk basınına yansıdıysa da, bu değişikliğin arkasındaki gariplik irdelenmedi.
Emekli amiral Blair, 11 Eylül terör saldırılarından sonra ülkedeki 16 istihbarat kurumunun eşgüdümünü sağlamak üzere kurulan Ulusal İstihbarat Teşkilatında başkanlığa getirilen üçüncü kişi. Bu göreve Ocak 2009’da Obama tarafından seçilmişti ve şu ana kadar bu yönetimde istifasını veren en üst düzey görevli oldu.
Blair, atanmasının üzerinden çok kısa bir süre sonra CIA Direktörü Leon Panetta ile görüş ayrılığına düştü. İstihbarat için sadece CIA görevlilerine bağlı kalmaktansa, kendi görevlendirdiği ajanları kullanmayı amaçlıyordu.
Bu duruma tepki gösteren Panetta, amiri konumundaki Blair’in direktifini görmezden geldi. Sonuçta, bu tartışmada Beyaz Saray tarafından destek bulamayan Blair’in otoritesi sarsıldı.
Noel öncesi Northwest havayolları uçağının bombalanma girişiminden sonra da, güvenlik açıkları nedeniyle ağır şekilde eleştirildi. Teksas’taki Fort Hood askeri üssünde 13 askerin vurularak öldürüldüğü saldırı ve Times Square’deki bomba paniği de üzerine gelince, Obama yönetiminin güvenini kaybetti.
Medyadaki haberlere göre, Blair’in istifasını isteyen bizzat ABD Başkanı'ydı...
***
Blair’in istifasından sonra Obama, bu görev için emekli general James Clapper'ı seçti. Ulusal istihbaratla ilgili böyle üst düzey bir görev için sivil yerine yine asker kökenli birinin düşünülmüş olması eleştiri konusu...
Ancak Clapper’ın atanmasını garip kılan daha ilginç özellikleri var. Kendisi, Bush döneminde 2001-2006 arasında Ulusal Jeo-Uzaysal İstihbarat Ajansı Direktörü’ydü. 2003 yılında, Amerikan yönetimini Saddam’ın kitle imha silahlarına sahip olduğuna inandıran kişilerden biriydi...
Clapper, o dönemde yaptığı bir açıklamada, elde ettikleri belgelerin, Irak’tan Suriye’ye yoğun bir trafik olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Ona göre, Irak, kitle imha silahlarıyla ilgili bütün materyalleri, Amerikan işgalinin hemen öncesinde Suriye’ye göndermişti...
Clapper’ın “kişisel yorumum” diyerek açıkladığı bu görüş, o dönemde Amerika’da neoconların arayıp da bulamadığı şeydi. Bush’un Başdanışmanı Karl Rove, bu yıl çıkan “Courage and Consequence” adlı kitabında, hâlâ bu görüşü savaşa haklılık kazandırma gerekçesi olarak kullanıyor...
***
Bir devlette üst düzey bir yöneticinin bir olay karşısında kendi yorumunu açıklaması normal olabilir. Bu yorumda dile getirilen görüşlerin yanlış olmasına da sıklıkla rastlanabilir. Yanlışlık ortaya çıktığında, o görevli hatasını kabul edip özür dileyebilir ya da gerekli görülürse gorevden alınabilir.
Ama bu kişi eğer ulusal istihbarat kurumlarının en tepesindeyse, yani en önemli işi doğru istihbarat almaksa, kamuoyuna yanlış bilgi vermesi kabul edilebilir mi? Üstelik o bilgi, 1 milyon insanın ölümüne yol açan kanlı bir savaşın gerekçelerinden biri olmuşsa, yapılan hata unutulabilir mi?
Ülke içindeki olaylarda görülen istihbarat açıkları yüzünden Blair’i yetersiz bulan ABD Başkanı, Irak'taki yanlış istihbaratın sorumlusundan övgüyle söz ediyor.
Obama'nın, Bush yönetiminin Irak'ta işlenen suçlar nedeniyle yargılanmasına yanaşmadığını biliyoruz. Ama anlaşılan, artık yargılamayı bırakın, onları ödüllendirmeye bile başlamış...
Yalanlara dayanarak Irak'ı işgal eden ve onca insanın ölümüne neden olan Bush yönetiminden kimse hesap vermeyecek mi? Başkalarına "geçmişinizle yüzleşin" diyen ABD Başkanı, kendi ülkesinin geçmişiyle yüzleşmeyecek mi?
-
5 Temmuz 2010 Pazartesi
Clapper kim?
Etiketler:
11 Eylül,
Amerika,
Barack Obama,
CIA,
Dennis Blair,
George W. Bush,
Irak,
James Clapper,
Karl Rove,
Leon Panetta,
Suriye
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder