© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 6 Haziran 2010
Obama, başarılı konuşmalarıyla ünlü bir siyasetçi. Ben, kendisini 2004’te Boston’da Demokrat Parti Kurultayı’nda ilk kez canlı dinledikten sonra, Cumhuriyet'te, başkanlık adaylığının bu konuşmadan sonra gündeme geldiğini yazmıştım.
O günden beri de Obama'nın konuşmalarını dikkatle dinliyorum. Özenle yazılmış, vurucu metinler var bu başarının ardında...
Tabii bana göre, bunların içinde TBMM’de yaptığı konuşmayı ayırmak gerekir. Çünkü ben, Obama’yı Meclis’te ayakta alkışlayan milletvekilleriyle aynı düşünmüyorum. O dönemde yazdığım bir yazıda da belirttiğim gibi, Obama’nın TBMM konuşmasında Türkiye’nin başına iş açacak önemli ayrıntıların izleri vardı...
Bugünkü yazıma konu olan ise, Obama’nın son dönemde yaptığı en iyi konuşmalardan birisi. Yine 29 yaşındaki Jon Favreau tarafından mı kaleme alındı bilmiyorum; ama sonuçta şu satırlar, Obama’nın başarı hanesine yazıldı:
“Sadece The New York Times okuyorsanız, arada bir The Wall Street Journal’in sayfalarına da göz gezdirmeye çalışın. Eğer Glenn Beck ya da Rush Limbaugh hayranıysanız, The Huffington Post’ta birkaç köşe yazısı okumayı deneyin. Öfkelenebilirsiniz, fikirleriniz de çoğunlukla değişmeyebilir. Ama karşıt görüşleri dinlemek, etkin bir vatandaşlık için gereklidir.”
Obama, bunları Michigan Üniversitesi’nin diploma töreninde söyledi. Mezun olan öğrencilere anlamlı bir öğüt verdi. Tea Party Movement (Çay Partisi Hareketi) ile radikal sağın ve ırkçılığın yeniden yükselişe geçtiği, ideolojik kutuplaşmanın derinleştiği Amerika’da bundan daha değerli bir öğüt olamazdı.
***
Bizde olduğu gibi, Başbakanın, iktidar partisini eleştiren gazeteler için “Almayın, okumayın bunları!” dediği bir ülkeden bakınca nasıl tezat değil mi?
Bir an için hayal edelim; Başbakan şöyle demiş olsaydı:
“Sadece Zaman okuyorsanız, arada bir Cumhuriyet’in sayfalarına da göz gezdirmeye çalışın. Eğer Uğur Dündar ya da Yılmaz Özdil hayranıysanız, Yeni Şafak’ta birkaç köşe yazısı okumayı deneyin. Öfkelenebilirsiniz, fikirleriniz de çoğunlukla değişmeyebilir. Ama karşıt görüşleri dinlemek, etkin bir vatandaşlık için gereklidir.”
Başbakan, iktidarı eleştirenlere ve destekleyenlere aynı mesafede durabilseydi, acaba medya bugünkü kadar kamplaşır mıydı? “Yandaş medya”, “candaş, yoldaş medya” ayrımları yapılır mıydı?
Belki, “Medya bu ülkede her zaman farklı kutuplara ayrılmıştır. Her iktidar bazı gazetelere daha yakın olmuştur” diyebilirsiniz. Ama medyanın bugünkü kadar gazetecilik etiğini yerle bir eden utanç verici bir hale geldiğini herhalde söyleyemezsiniz.
Gerçekleri çarpıtma pahasına yapılan yayınlar, ağza alınmayacak hakaretler havada uçuşurken, zorba ve çığırtkan bir medya doğdu.
Bu gelinen noktada suçlu kim? Medya üzerinde baskı kuran siyasetçiler, buna direnmeyen patronlar ve mesleki ilkeleri koruyamayan gazeteciler...
***
Peki ne yapmalı?
Gazeteciliği yeniden saygın meslekler arasına sokmak için yapılabilecek çok şey var. Gerçeği yazmak, haber diline özen göstermek, haberin kanıtlanabilir olmasına dikkat etmek, kimsenin kişilik haklarına saldırmamak, gazeteciliğin kamu yararı için yapılan bir meslek olduğunu unutmamak gibi...
Obama’nın konuşmasında adları geçen Glenn Beck ve Rush Limbaugh, Amerika’da dinci sağın en önde gelen medya figürleri. İkisi de, Obama yönetimini şiddetle ve insafsızca eleştiriyor.
Ancak yine de Obama, “O adamları izlemeyin, dinlemeyin” demiyor; “Arada bir farklı görüşlere de bakın” diyor.
Meselenin çözümü de burda; etkin vatandaşlık ve başarılı iktidar için karşıt görüşleri de öğrenmek gerek. Çare, yok etmek, susturmak değil; önce dinlemek...
-
1 yorum:
Medya konusunda yazdıklarınızı takip ediyorum. Ben de bir iletişim öğrencisiyim. Keşke basında sizin gibi etik kuralları göz önünde bulunduran daha fazla gazeteci olsa. Medyanın durumu gerçekten çok endişe verici. Mezun olunca biz de bu ormanın içine gireceğiz. Tabii girebilirsek.. Bir de o var...
Meltem Pınar
Yorum Gönder