14 Haziran 2010 Pazartesi

Marslı’nın kaçışı

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 13 Haziran 2010

Geçenlerde elime eski bir dergi geçti. The International Herald Tribune’un Aralık 2009’da yayımladığı yıl sonu dergisi. Siyaset, edebiyat, sanat, ekonomi, medya ve bilim dünyasının başarılı isimleri, 2010'a ışık tutacak düşünceleri yazmış.

Özellikle tarihçi Prof. Paul Kennedy’nin makalesi ilgimi çekti. Kennedy, “Bugün Marslılarla karşılaşsak, onlara bu dünyada insanlığın neden bu kadar bölünmüş olduğunu anlatamayız. Onlar da muhtemelen beğenmez, çeker giderlerdi böyle çatışmalı bir gezegenden” şeklinde bir görüş belirtmiş.

Gerçekten de 21. yüzyılın dünyası, ardı arkası gelmeyen savaşlarla sarsılıyor. Ülkeler arasında nükleer savaş tehdidi sürerken, aynı anda füzeler havalanıyor, bombalar patlıyor...

Daha önce de bir yazımda belirttiğim gibi, Dünyanın Ağası var. Küresel emperyalizmin kurallarını o koyuyor, oyunun planlarını o belirliyor...

İnsanın insanla savaşı, ormandaki vahşi hayvanların mücadelesini aratmıyor. Uygar dünyanın en akıllı canlı türü, aklını barış için değil, daha vurucu yeni teknolojiler geliştirmek için kullanıyor. Eski çağlardaki gibi artık bilek gücüyle değil, üstün teknolojiyle daha da öldürücü olabiliyor.

***

Bütün bunlar ne adına, ne için yapılıyor? Elbette temel neden, dünyada tükenmeye başlayan kaynakların paylaşılması sorunu... Kömür ve çelik, nasıl 2. Dünya Savaşı’nda savaş sanayisinin temeli olduysa, bugün de Ortadoğu’daki savaşlar petrol üzerinde dönüyor...

Bir diğer neden, din ve etnik köken farklılıkları. Bir inanca bağlı olan ya da belli bir kökenden gelenlerin diğerlerine tahammül edememesi, insanoğlunun en ilkel yönü...

Ya aynı dinden olanların kavgasına ne demeli? İşte o mezhep kavgasıdır ki, onu anlamak daha da zor. Mantık sınırlarını zorlayan bir dizi cehalet silsilesini yaşadı insanlık. Bugün de Irak’ta olanları ibretle izlerken, Aydınlanma çağını yakalayamamış topraklardaki ilkelliğe tanık oluyoruz.

Bir de cinsiyet farkı var tabii... Erkeğin kadını köleleştirme mücadelesi 2000’lerde hâlâ son bulmadı. Gün geçmiyor ki, dünyanın bir yerinde bir kadın fiziksel ve ruhsal şiddete maruz kalmasın, tecavüze uğrayıp katledilmesin...

İnsanın kendi türü ile olan savaşı yetmiyormuş gibi, diğer canlılara karşı uyguladığı vahşetin de sonu gelmiyor. Hayvanlara yapılan zulmün listesini yapsam buraya sığmaz...

Doğa katliamını da unutmayalım. Meksika Körfezi’ne yayılan tonlarca petrolün yarattığı faciayı dehşetle izliyor, küresel ısınmanın yok ettiği canlı türlerini, bitkileri konuşuyoruz. Üzerinde yaşadığımız gezegen can çekişirken, kimin daha çok petrole sahip olacağının kavgasını veriyoruz...

***

Şimdi gelin bütün bu saçmalıkları dünyalı olmayan birisine, örneğin bir Marslı’ya anlatmaya çalışın. Şu soruları sorarsa ne diyeceksiniz?

Neden böyle güzel bir gezegeni cehenneme döndürmeye çalışıyorsunuz?

Neden bunca vahşet?

Neden bunca kaynağa sahip dünyada insanlar açlıktan ölüyor?

Neden aklınızı kullanmıyor ve farklılıklara saygı duyup barış içinde yaşamıyorsunuz?

Uzun uzun yanıt vermeye kalkarsanız; taa ilkçağlara gitmeniz ve sonunda da kapitalizme uzanmanız gerekir. Ama kısaca şöyle de diyebilirsiniz Marslı’ya:

Hepsinin nedeni, insanoğlunun dizginlenemeyen hırsı ve açgözlülüğüdür. Herkese yetecek kaynak varken, birileri hep daha fazlasını, bazen de hepsini istemiştir. Sonuçta küresel kapitalizm palazlanırken kitleler ezilmiş; Aydınlanma’nın uğramadığı yerlerde demokrasi ve özgürlük yeşerememiştir.

Bütün bunları duyan Marslı dünyada kalıp da ne yapsın? Herhalde hemen geri dönüp kendi gezegenini insanlara bırakmamak için önlemler alır...

-

Hiç yorum yok: