© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 10 Ocak 2010
AlterNet’in Washington Büro Şefi Adele M. Stan, Amerikan halkının PTSD (Post-traumatic stress disorder) hastalığına tutulduğunu söylüyor. Türkçe’de Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) olarak tanımlanan bu psikolojik rahatsızlık, Stan’a göre son 10 yılda Amerika’da yaşanan 13 olayın sonucu...
Bunların başlıcalarını şöyle sıralamak olanaklı:
-2000’deki Başkanlık seçiminde Amerikan demokrasisinin aldığı zarar
-11 Eylül olayı -Enron ve WorldCom skandalları
-Irak ve Afganistan’da yürütülen savaşlar
-Korku politikası kartını oynayan Bush’un ikinci kez başkan seçilmesi
-Ebu Garib ve Guantanamo’daki işkenceler
-Terörle mücadele kapsamında izleme ve dinleme yetkilerini genişleten “Patriot Act” adlı iç güvenlik yasası
-Katrina fırtınası ve sonrasındaki dram
-Ekonomik yıkım
-İlk siyahi Başkan’ın seçilmesiyle aşırı sağın yaşadığı travma ve bunun tetiklediği ırkçı kampanya
-Obama’nın sağlık reformu yasasını engelleme girişimleri, sosyalistlik iddiası ve “Tea Party” hareketiyle karşı travmaya sürüklenen Amerikan solu...
Bütün bunların, Amerikan toplumunda yerleşik bir inancı, “Amerikan Ayrıcalığı” (American exceptionalism) fikrinin yıkımına neden olduğunu belirtiyor Stan.
"Yaratıcılık ve çok çalışma gibi Tanrı vergisi faziletlere sahip her Amerikalının, gelişmiş demokrasiyle bezenmiş ülkesinde, diğer insanlardan daha üstün bir durumda olduğu fikrinin” sarsıntıya uğradığını söylüyor.
Bu gelişmelerin sonucunda, toplum, ulusal kimlik bunalımına giriyor ve yaşanan travmaya doğal tepki olarak öfke krizleri gündeme geliyor.
***
Amerika’nın bu sarsıcı 10 yıllık sürecinin yarısını New York’ta bizzat yaşadım. “Amerikan Ayrıcalığı” düşüncesinin nasıl çöktüğüne ve toplumsal kesimler arasındaki kavganın nasıl şiddetlendiğine tanık oldum.
2000’li yıllarda Türkiye’de olanlara bakınca, bugün Türk halkının da Amerika gibi TSSB hastalığına yakalanmış olduğunu söylemek olanaklı...
Gerçi Türkiye’de hiçbir zaman Amerika’daki gibi bir “ayrıcalık” düşüncesi var olmadı. Türkiye'de halk, hiçbir zaman ülkesinin diğer ülkelere göre her açıdan üstün olduğuna inanmış değildi.
Ama burada başka bir büyük yıkım vardı: Türkiye’de birlik, beraberlik düşüncesi, bir arada yaşama kültürü sarsıldı; etnik kimliğe göre ayrışma görülmedik şekilde ortaya çıktı. Bir ülkeyi ulus yapan değerlerin çevresinde oluşan bütünlük zarar gördü.
İçi boş çıkan açılımlar, toplumda derin bir hayal kırıklığı yaratırken, artan terörist saldırılar güvenlik duygusunu yerle bir etti.
Laikliğe karşı odak olduğu Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla saptanan bir iktidarın yönetiminde endişeler arttı.
Ardı ardına gelen şoklar bunlarla da sınırlı kalmadı. Hakkını aradığı için sokaklarda polislerce dövülüp, üzerlerine gaz bombaları atılan işçiler, aldığı aylık 31 lira zamla yaşamaya çalışan asgari ücretli ve umudunu yitiren işsiz milyonlar, son 8 yılın unutulmaz dramlarını yaşattı Türk halkına.
***
Bugünlerde kiminle konuşsanız, ülkede huzur ve barış içinde yaşama umudunun yok olduğunu söylüyor. Türkiye, bu büyük toplumsal travmaların etkisiyle ciddi bir stres bozukluğu yaşıyor.
Yeni yıla umutla başlamak isterdim ama uzmanların söylediğine göre, psikolojide bu hastalığın tedavisinde ilk aşama, sorunun varlığını kabul edip, ona neden olan düşünceleri belirlemek. Önerilen terapide, yeniden dengeyi sağlayacak normal bir düşünce sistemi hayata geçirilmeye çalışılıyor.
Türkiye’nin yapması gereken de bu. Normalleşmenin sağlanması için, travmayı yaratan sorunları açıkça ve sakin bir şekilde konuşmak gerekiyor. Terapistlik görevi de herhalde deneyimli akil adamlara düşecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder