13 Nisan 2009 Pazartesi

Sempatiklik Stratejisi

© Zülal Kalkandelen/ Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi/ 12 Nisan 2009

86 yaşındaki ünlü Amerikalı tarihçi/yazar Prof. Howard Zinn, kısa bir süre önce bir röportajda, “Obama’nın doğruları yapması için gösterilere, protestolara, mektuplara ihtiyaç var,” dedi.

Çünkü Zinn’e göre, Obama, sağlık, vergi gibi konularda halkın isteklerini yapmak için yeterince kararlı gözükmüyor. Ayrıca savaşı Irak’tan Afganistan’a kaydırarak, ABD’nin geleneksel militarist stratejisini sürdürüyor. Bu yüzden de, Roosevelt'in iktidara geldiğinde karşılaştığı türden bir uyarılmayı hak ediyor...

Zinn’in sözünü, Obama’ya, ben de Türkiye için uyarlayabilirim: Obama’nın Türkiye ile ilgili gerçekleri daha net ortaya koyabilmesi için daha fazla uyarılması gerek...

Karşı çıkanları duyar gibiyim... “Obama, Türkiye’ye verdiği önemi dünyaya ilan etti; AB üyeliği için güçlü bir destek verdi; laik demokrasiden ve hukukun üstünlüğünden söz etti,” diyebilirler...

Bunlar doğru; ama Obama’nın bazı noktaların altını yeterince çizmediği de bir gerçek... Türkiye’nin bölgede önemli bir demokrasi olduğunu tekrarlayıp durdu, ama basın özgürlüğüne ve yargı bağımsızlığına ilişkin net bir mesaj vermedi...

Ülkeyi birbirine katan hukuk dışı soruşturma skandallarından, susturulmaya çalışılan gazetecilerden, medya üzerindeki büyük baskıdan, Türkiye’de demokrasinin nasıl çiğnendiğinden habersiz mi yoksa?

Elbette haberli... Ama iç politikada olduğu gibi dış politikada da pragmatik davranıp, sadece işine geleni öne çıkarıyor. Çünkü onun öncelikli sorunu, Türkiye’nin kusursuz bir demokrasi ile yönetilmesi değil; bölgede acilen çözülmesi gereken sorunları için daha fazla işbirliğinin peşinde...

Ayrıca Obama’nın konuşmasının, Bush’un 2004’te İstanbul’da yaptığı konuşmayla büyük oranda benzeştiği de dikkatlerden kaçmıyor. Amerikan başkanları öteden beri Türkiye’nin önemini söyleyip durmaz mı zaten?

Bush da, Avrupa Birliği’ne üyeliğimizi desteklemedi mi?

Bush da, Türkiye’nin demokrasisine ve Atatürk’e övgüler yağdırıp, bölge için modellik rolüne dikkat çekmedi mi?

O da, Türkiye’nin kültürler arasında köprü olduğunu söylemiş, hukuk düzeni ve insan haklarının önemine değinmişti...

Üstelik hatırlıyorum; Bush da Obama gibi, basketbolcu Mehmet Okur’dan söz edip onunla gurur duyduğunu belirtmişti...

Öyleyse, şimdi değişen nedir?

Obama yönetimi ile gelen en önemli değişiklik yöntemdir. Obama, Bush gibi “kimseye danışmadan” emirle yönetme yerine, karşısındakini dinleyerek “diyalogla” yönetecek...

Değişen bir nokta da, din vurgusunun azalması... Obama, Bush'un hatasını görmüş ve Türkiye’ye “ılımlı İslam”ı dayatmanın kendi çıkarına olmadığının farkına varmıştır.

Bush’un politikaları sonucunda, Türk halkının Amerika’ya bakışı, görülmedik ölçüde olumsuzlaştı. Oysa bölgede Irak, İran, Afganistan ve Suriye ile ilişkilerde Türkiye’den beklentileri var Obama’nın... Bu gezi de, bu taleplerin karşılığını alabilmek için izlenen “sempatiklik stratejisi”nin en önemli ayağıdır.

Başkanlık koltuğuna oturmasının üzerinden daha birkaç ay geçmesine karşın hemen Türkiye’ye gelmesinin, konuşmasına Türkçe kelimeler ve deyişler katmasının ardındaki neden de budur...

Peki, yöntem değişince sonuç değişir mi?

Bunu zaman gösterecek... Kapalı kapılar arkasında dile getirilen taleplerin ve bunlara karşılık verilen sözlerin neler olduğu ortaya çıkacak...

Ama bana öyle geliyor ki, Obama'nın başta sözde Ermeni soykırımı iddiası, Yukarı Karabağ ve Kürt sorunu olmak üzere, belli konularda daha fazla uyarılması gerek... Bir de, Mehmetçik’i aniden Afganistan’da Taliban’la savaşır bulmayalım da...

1 yorum:

Nevin dedi ki...

Her zamanki gibi yorumun cok dogru...

Spot on :)