(Bu yazı ilk olarak Bayan Yanı dergisinin 8 Mart 2017'de Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla yayınladığı özel sayısında yayınlandı.)
İnsanoğlu Ay’a ayak basalı 48 yıl oluyor; yaklaşık 7 yıl sonra Mars’a ilk insanın gönderilmesi planlanıyor. İnsandaki kas sistemine bağlanan modüler protez kollar ve görme engellilere umut olan biyonik gözler geliştirildi. İnsanlık, teknoloji alanında hayalleri zorlayan devrimlere imza atmaya devam ediyor.
Fakat ne acıdır ki, bilim ve teknoloji alanında böylesine büyük başarılar elde edilen bu çağda, insanoğlu kadın-erkek eşitsizliği sorununa hâlâ çözüm getiremedi. Kadınların toplumsal yaşama eşit bir şekilde katılma mücadelesi, günümüzün Batı demokrasilerinde bile ancak 19. yüzyıl ortalarına doğru başlayabildi. 8 Mart 1857 tarihinde, Amerika’da dokuma işçisi kadınlar, ayrımcılığa ve insanlık dışı çalışma koşullarına isyan etti. Aradan 53 yıl geçtikten sonra, 1910 yılında 2. Enternasyonel Kadınlar Konferansı’nda Alman delege Clara Zetkin’in önerisiyle, 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilân edildi.
1977 yılında da, Birleşmiş Milletler, bu günü, Dünya Kadın Hakları ve Uluslararası Barış Günü olarak kabul etti. Burada “Uluslararası Barış Günü” ifadesi önemli. Çünkü çok açıktır ki, Atatürk’ün dediği gibi, “İnsan topluluğu, kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kâbil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?”
Araştırmalar gösteriyor ki, dünya üzerinde kadınların en kötü koşullar altında yaşadığı ülkeler ağırlıklı olarak, Ortadoğu, Güney Asya ve Afrika’daki İslam coğrafyasında toplanmış durumda. Bu tabloda Türkiye’nin durumu nasıl dersiniz? Dünya Ekonomik Forumu’nun 2016 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre, değerlendirilen 144 ülke arasında ülkemiz 130. sırada! Kadınların eğitim oranı ile 2015 yılı raporunda küresel çapta 105. sırada bulunan Türkiye, 2016’da 109. sıraya gerilerken; kadınların siyasete katılımı kategorisinde de 105. sıradan 113. sıraya geriledi.
Cumhuriyet’in ilânıyla birçok Avrupa ülkesinden önce kadına seçme ve seçilme hakkının verildiği bir ülkede bu boyuttaki bir gerileme, ancak kadınlara yönelik sistematik bir baskının sonucudur.
Her 4 saatte 1 kadının tecavüze uğradığı, tecavüzcü sapıklar ve katillerin cezasız salıverildiği, geçen yıl 261 kadının erkekler tarafından katledildiği bir ülkede, kadınlar en temel haklarından yani yaşam haklarından yoksun demektir!
Bu ortamda Cumhuriyet’in kadın hakları ve statüsü konusunda gerçekleştirdiği devrimlere sahip çıkmak şarttır. Bununla yetinmeyip daha ileri adımlar atmak için tek yumruk halinde ortak mücadele vermek zorunludur.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde mesajımız şudur:
Kadını aşağılayan, metalaştıran ve sömüren cinsiyetçi görüşe HAYIR!
Kadını eve hapsedip boyunduruk altına almak isteyen gericiliğe HAYIR!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder