27 Haziran 2013 Perşembe

Gezi Parkı Ruhu ve Yaklaşan Seçimler


Şubat ayından beri bu bloga hiç yazı eklemedim. Gazetedeki siyasi yazılarımı topladığım bir blogdu bu ama o tarihten beri herhangi bir gazetede köşem yok. Ancak Gezi Parkı olayları sonrasında bugün geldiğimiz noktada naçizane önerilerimi topluca yazmak istedim. Düşüncelerimi olabildiğince sade ve uzatmadan anlatmaya çalışacağım.

Çok yakında yerel seçimler var. Onun ardından ilk kez halk tarafından seçilecek cumhurbaşkanı için seçim süreci devreye girecek. Birçok kişi "Ne yapacağız şimdi? Oy vermek istediğim, bana hitap eden bir parti yok," diyerek içinde bulunulan belirsizliği ortaya koyuyor. Her seçim önemlidir ama bu kez gerçekten bir yol ayrımındayız. Son bir ayda Türkiye'de yaşanan olaylar, en temel insan haklarının dahi bu ülkede garanti altında olmadığını net bir şekilde gösterdi. Gezi Parkı ruhu iktidarı rahatsız etti; çünkü bağlı oldukları parti  ya da sivil toplum kuruluşu ne olursa olsun, çok farklı düşünceleri taşıyan insanlar, ortak bir zemin buldu: Özgürlük talebi milyonları bir araya getirdi. Uzun zamandır muhalefet partilerinin başaramadığı ve belki de başarmayı hedeflemediği bir gelişmeydi bu. Siyasetçilerin yapamadığını halk yaptı. Gezi Parkı ruhunu ortaya çıkaran inisiyatifin halktan gelmesi, iktidarı telaşlandıran nedenlerden birisi.

Gezi Parkı'nda hepimiz kısa bir süreliğine de olsa bir ütopya yaşadık. Kentin ortasındaki en önemli meydanda, yiyeceğin, içeceğin, her şeyin bedava olduğu, kendine ait kütüphanesi, radyo ve televizyonu bile olan, az zamanda çok işlerin başarıldığı bir komün hayatı yaşandı. 11 yıldır süren baskı rejimine gençliğin verdiği bu barışçıl tepki ve karşılığında gördüğü acımasız şiddet hiç unutulmayacak. Orada tarih yazıldı.

Ancak şimdi park halka kapanmış durumda olsa da, önümüze bakma zamanı. Birçok kişi, Gezi Parkı ruhunun partileşme sürecine girip seçimlerde alternatif yaratması gerektiğini dile getiriyor. Benim görüşüm, Gezi Parkı'ndan tek bir siyasi parti çıkmayacağı yönünde. Çünkü herkesin bildiği gibi, hareketin tabanı homojen değil; protestolara destek veren birbirine taban tabana zıt gruplar var. Belki birkaç küçük parti çıkabilir ama o da bana göre şu anda ihtiyaç duyulan şey değil. İhtiyacımız olan daha fazla ayrışmak olmamalı; aksine Gezi Parkı ruhunu sürdürebilmek için asgari müştereklerde buluşmanın gerekli olduğuna inanıyorum.

Parkta düzenlenen söyleşilerde ve parkın dağılmasından sonra mahalle forumlarında, mevcut muhalefet partilerinden duyulan memnuniyetsizlik sıklıkla dile getirildi. "Zaten onlar yıllardır etkili olamadıkları için düştük sokağa. Şimdi kime oy vereceğiz?" deniliyor. Bu doğru; var olan partiler gerek TBMM'de gerekse sokaktaki talebi siyasete taşımakta başarılı olamadı. Ancak bunu söylesek de, içinde bulunduğumuz durumda işlevsel çözümleri üretmeliyiz. Çünkü başlangıçta da belirttiğim gibi seçimlere çok az süre var. Bu kadar kısa zamanda yeni bir parti kurup, mahalle, ilçe, il örgütleri bazında teşkilatı oluşturmak; yetkili kurulları belirleyerek politikalar oluşturmak ve seçime girmek olanağı yok.

Bu durumda oyları boş atmanın ya da hiç kullanmamanın da çözüm olmayacağını bildiğimize göre ne yapacağız? Gezi Parkı ruhu partilere taşınacak. Köhnemiş parti politikalarını aşmak kolay olmayacaktır. Ama benim önerim, herkesin kendisine en yakın hissettiği partiyi Gezi'de ortaya çıkan talepler doğrultusunda etkilemek için bireysel çaba harcaması. Taleplerimizi, önerilerimizi yapıcı eleştiriler şeklinde iletebiliriz, seçim çalışmalarında onlara yardım edebiliriz. Çünkü gün artık, sürekli muhalefeti eleştirip iktidar partisinin ekmeğine yağ sürme günü değildir; gün artık kavganın değil, asgari müştereklerde birleşmenin günüdür. Ne yazık ki temel hak ve özgürlüklerin garantilendiği bir Avrupa ülkesi değil Türkiye. O nedenle sağduyulu davranmamız şart. Yakınlık duymadığımız partileri semboller üzerinden yıpratmaktan vazgeçmeliyiz. Gezi Parkı'ndaki gibi birbirimizi itmeden bir arada durmayı öğrenmemiz gerekiyor. Artık parktaki gibi fiziksel bir birliktelik yok ama ruh birliğini korumak zorundayız. Onu nasıl yapacağız? Özgürlük, adalet ve demokrasi talebi ortak zeminimiz olacak. 11 yıllık AKP deneyiminin bizi getirdiği bu noktada nereye gitmekte olduğumuz açık. Artık bunu görüp, bu analizi yaparak akılcı stratejiler belirlemeliyiz.

Halka düşen bu sorumluluğun yanında, siyasi partilerin de ego savaşlarını bir yana bırakarak aynı sağduyuyu göstermesi şart. Bunu açıklamak için bir örnek vereceğim. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 1994 seçiminde Refah Partisi'nin adayı olarak seçime girdi ve 393.579 oy aldı. SHP adayı Korel Göymen 387.189, CHP adayı Ali Dinçer ise 30.085 oy aldı. Böylece aradan Melih Gökçek sıyrılarak belediye başkanı oldu. CHP'nin Ali Dinçer'i aday göstermesi tarihi bir hataydı, çünkü merkez sol oylar dağıldı. Ama işin bir diğer yanı da, o yıllarda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak başarılı bulunan Murat Karayalçın'ın genel başkanlık hevesiyle belediye başkanlığından ayrılmasıydı. O ayrılmasa, Melih Gökçek kesinlikle kazanamazdı. Daha sonraki yıllarda Karayalçın, yeniden Gökçek'in karşısına aday olarak çıktı ama hiç kazanamadı. Çünkü arada Çiller'in Başbakan Yardımcısı olmuş ve aşırı derece yıpranıp tepki toplamıştı. Karayalçın'ın hatası, hem kendisine hem de Ankara halkına pahalıya mal oldu.

Bu örnekten çıkarılacak dersler şunlar: Partiler, seçimlerden önce her bölgede sağlam kamuoyu yoklamaları yapıp, eğilime göre toplumun kabul edeceği, iyi adaylar bulmak zorunda. İkincisi, bazı kritik bölgelerde ortak aday belirleme yöntemi de denenebilir. Bu yöntem zordur ama göz göre göre yenilmekten iyidir. Üçüncüsü, muhalafet partilerinin seçimde ittifak yapıp blok kurması olabilir. 2009'da bu yönde bazı denemeler olmuştu. Bana göre sonuç verebilecek bir yöntemdir.

Sonuç olarak, ben tüm enerjinin siyasetteki yalanların ortaya çıkarılması yönünde kullanılmasını ve AKP'den memnun olmayanların seçim sürecinde sürekli muhalefete vurmaktan vazgeçmesini öneriyorum. Hep tekrarladığım gibi, ideallerimizin peşine sonra düşeceğiz; şimdi asgari haklarımız için mücadele ediyoruz. AKP, Gezi Parkı ruhunu söndürmek için gayret içinde. Lütfen bunun ayırdına varalım.










2 yorum:

Adsız dedi ki...

yazdıklarınızın her kelimesinin altına imzamı atarım Zülal hanım, ellerinize ve fikrinize sağlık...

Adsız dedi ki...

İşte bu! Bir akıllı yazdı sonunda. Aklımızı başımıza toplamazsak yine biz çekeceğiz. Elinize sağlıl. Ben de paylaşacağım çevremle. Selamlar, saygılar.