2 Ekim 2011 Pazar

Müzik, Yazı ve İnternet

© Zülal Kalkandelen / Dünyalı Yazılar
Cumhuriyet Pazar Dergi / 2 Ekim 2011

Müzikle siyasetin iç içe geçtiği yazıları çok seviyorum. Bugün bunlardan birisini yazma olanağını Babylon’daki “Midnight Express” konserler serisi sayesinde buldum.

İstanbul’un gözde canlı müzik mekanlarından Babylon’da bu sezon başlatılan bu kavram, Batı müziğinin aksine, ana akım medyada ve radyolarda pek de fazla yer bulamayan grupları, Batı’da çoğunlukla “dünyanın geri kalanı” diye adlandırılan bölgelerden müzisyenleri canlı dinleme olanağı verdi bize.

Bu çerçevede geçen hafta sonu Kuzey Afrika Sahra Çölü’nden gelen isyankar ruhlu Tuareg göçmenlerinden oluşan Tinariwen uğradı İstanbul’a. Babylon’un sahibi Pozitif şirketindeki arkadaşların önerisi üzerine, konser öncesinde kısa bir sunuş yaptım. Bu tür bir uygulamaya alışık olmayan konser dinleyicisi söylediklerime tam olarak kulak verdi mi emin değilim ama mesajımın özü şuydu:

Tinariwen, bir tür çöl blues’u yapıyor. Kullandıkları kimi aletler ve yerel kıyafetleri çok farklı bir kültürün yansıması ama söyledikleri insanlığın ortak meselesi. Tamaşek yerel dilindeki (Tuareglere özgü bir Berberi dili) şarkıları, çölde sürgün hayatı yaşayan Tuareg insanları hakkında ama aslında bağımsızlık için, ayakta kalmak için, kendi kültürlerini korumak için mücadele eden insanların derdini anlatıyorlar. Sahra Çölü’ndeki fakirliğin, işsizliğin ve toplumsal dışlanmanın müziği bu.

Tinariwen grubunun üyeleri, 1990’lı yıllarda Mali hükümetine karşı başlayan çok çetin bir isyana katıldılar. Ama artık sivil halka büyük kayıplar verdiren bu tür acımasız bir savaşın içinde yer almayacaklarını söylüyorlar; hoşgörünün geliştirilmesinden yanalar. Eminim buradaki herkes, dünyanın bugün en çok ihtiyaç duyduğu şeyin yani barışın sağlanmasından yana. Öyleyse toplumdan kimseyi dışlamayalım; ortak dilimiz barış ve müzik olsun!

***

Anonsumla birlikte sahneye çıkan Tinariwen grubu, ritmik ve hipnotize edici müziğiyle o akşam bize muhteşem saatler yaşattı. Konserin sonuna doğru Pozitif'ten Mekan Sorumlusu Gül Güngör’ün telefonuma gönderdiği mesaj ise, gerçek bir sürpriz oldu. “Grubun Türkçe bilen bir üyesi yazılarını okuyormuş. Seninle tanışmak istiyor” diyordu Gül ve şaka yapmıyordu. Sahra Çölü’nden gelen bir Tuareg benim yazılarımı okuyormuş!

Sahne arkasına geçip yerel kıyafetler içindeki Anwar’la tanıştığımda kendisinin grubun basın ve tercüme işlerinden sorumlu olduğunu öğrendim. Araya İngilizce sözcükler de karıştırdığı ve biraz zorlanarak konuştuğu Türkçesiyle, diplomasi ile ilgili bir kurumdaki görev nedeniyle, 1998’de Türkiye’ye gelip beş yıl kaldığını anlattı.

“Halkın konuştuğu dili öğrenmek istedim. Çünkü dillerini bilmediğinizde onları tam olarak tanıyamıyorsunuz” dedi. Türkiye’yi çok sevdiğini, buradaki dinleyicinin dünyanın başka yerlerindeki dinleyicilerden farklı olduğunu, insanların müziği yüreklerinde hissettiğini söyledi.

***

Uzun süredir beni hem bu kadar şaşırtıp hem de çok sevindiren bir olay olmamıştı. Yazılarımın Sahra Çölü’nden gelen bir insana ulaşmasının verdiği şaşkınlığı bir süre atamadım üzerimden. Benim açımdan mucizevi diye nitelendirilebilecek bu olay, aslında üç büyük insanlık buluşunun bir araya gelmesiyle ortaya çıktı: Müzik, yazı ve internet!

Müzik olmasa ben müzik yazıları yazmazdım; yazı olmasa müzik hakkındaki duygularımı sadece sözle ifade ediyor olurdum; internet olmasa yazılarım bu kadar geniş ölçekte aktarılıyor olamazdı.

Tinariwen konseri, benim için bambaşka bir anlam kazandı: Barış mesajı verdim, çok uzaklardan gelen bir eli sıktım. Müziğin gücü bu!

(Fotoğraflar bana aittir.)

_

Hiç yorum yok: